Ana Sayfa
Ziyaretçi defteri
Kocaeli Tarihi
Kocaeli Tanitimi 1
Kocaeli Tanitimi 2
Kocaeli Tarihi Eserleri ve Turistik Yerleri
Kocaeli Eski Fotoğrafları
Kocaeli'de Önemli Bağlantılar
Deniz Seferleri
Nöbetçi Eczaneler
İletişim

Tarihi : Marmara Bölgesi’nin Kuzey doğu kesiminde yer alan Kocaeli, tarihi gelişimi M.Ö.ki yıllara dayanan ve izleri halen günümüze kadar gelen çeşitli medeniyetlerin yaşandığı bir bölgedir.
İlk çağlarda, Bithynia adı verilen bölgede kurulan kentler, sırasıyla, Olibya, Astakoz, Nicomedia, İznikmid, İzmid ve Kocaeli adlarını almıştır.

Asya ve Avrupa doğal geçiş yolları üzerinde önemli bir kültür, ticaret ve jeopolitik köprü işlevi gören kent, M. Ö. bugünkü İzmit’in güney doğusuna, Başiskele çevresine yerleşen Megaralı göçmenler tarafından M.Ö. 712 yılında kurulmuş ve Astakoz adını almıştır. Kent, M.Ö. 300 yılına kadar yöreye egemen olmuş, M.Ö. 500-435 yılları arasında bağımsız bir kent olarak yaşamış ve kendi adına sikke bastırmıştır. M.Ö. 262 yılında Astakoz halkı, bugünkü İzmit’in bulunduğu alanda kurulan bölgeye yerleşmiş ve kent Bithynia kralı olan Nikomedes dolayısıyla Nikomedya adını almıştır. Nikomedya 1331 yılında Osmanlı egemenliğine geçtikten sonra, önce İznikmid, daha sonra İzmid (İzmit) adını almıştır.
İzmit ilk olarak 11. yy ‘ın sonlarında Selçuklular zamanında Türk egemenliğine alındı. (1078) Daha sonra Haçlı Seferleri sonunda kısa bir süre Haçlı Ordusu komutanı Aleksios Komnenos tarafından işgal edildi. Türk egemenliğine kesin olarak geçişi, Orhan Bey döneminde oldu. 1331 yılında Uçbeyi akçakoca tarafından Osmanlı topraklarına katıldı. İl, Kocaeli adını ise, bu yöreyi Osmanlı Devleti’ne katan, Osman Bey ve oğlu Orhan Bey’in uç beylerinden olan Akça Koca’dan almıştır.
Bu tarihten sonra kente, önce İznikmid, daha sonra İzmid (İzmit) adı verildi. Kent en parlak dönemine Kanuni Süleyman zamanında ulaştı. 19.yy İstanbul-İzmit arasında işleyen ve 1873 yılında Haydarpaşa-Ankara demiryolunun kente ulaşmasından sonra İzmit’in ticari ve sosyal yaşamı canlanmaya başladı.
I. Dünya Savaşı’nın getirdiği yıkımlar sonucu önemini bir süre yitiren ve İngilizler ile Yunanlılar tarafından işgal edilen İzmit, 27 Haziran 1920 de Türk Orduları tarafından işgalden kurtarıldı. Cumhuriyet Döneminin başlarında İzmit Kocaeli ilinin merkezi oldu ve 1950’ li yıllardan sonra hızla gelişerek büyük bir sanayi ve ticaret merkezi haline geldi.

Genel Bilgi

Marmara Bölgesi’nde yer alan Kocaeli, doğu ve güneydoğuda Sakarya; güneyde Bursa, batıda Yalova, İzmit Körfezi, Marmara Denizi ve İstanbul ili; kuzeyde de Karadeniz ile çevrilidir. Asya ile Avrupa’yı birleştiren önemli bir yol kavşağında yer almaktadır. Sakarya Irmağı’nın batı yakasından başlayarak Pamukova ve İznik Gölü’nün kuzeyinde Bozburun’a kadar uzanan Samanlı Dağları İzmit, Sapanca ve Adapazarı çöküntü alanına hâkim bir konumdadır. Samanlı Dağları’nın en yüksek noktası Keltepe (1.601 m.)’dir. İldeki diğer önemli dağlar Dikmen Dağı (1.387 m.), Naldöken Dağı (1.125 m.), Naz Dağı (917 m.) ve Çene Dağı (646 m.)’dır. Başlıca ovaları İzmit ile Sapanca Gölü arasında uzanan düzlükler ile Dilovası’dır. Kuzey Anadolu kırık kuşağının uzantısı olan fay hatları ile sınırlanan Kocaeli deprem kuşağı üzerindedir. İlin Karadeniz kıyısındaki Pazarburnu açıklarında kayalıklardan oluşan Kefken Adası yer almaktadır.

İl topraklarından kaynaklanan suların bir bölümü Karadeniz’e, bir bölümü de Marmara Denizi’ne dökülür. Gebze’nin Tepecik köyü yakınlarından doğan Riva (Çayağzı) Deresi, Ağva Deresi (Göksu Deresi), Yulaflı Deresi, Darlık Deresi de il topraklarından doğar. Denizli köyünden doğup Karadeniz’e dökülen Kocadere’nin uzunluğu 50 km.dir. İl topraklarından doğup, il sınırları içinde Karadeniz’e dökülen başlıca akarsu Kandıra ilçesindeki Sansu’dur. Kandıra ilçesinden doğan, Kaynarca Deresi Karadeniz’e dökülmeden önce Sakarya Nehri’ne katılır. Samanlı Dağları’ndan kaynaklanan Kirazdere de İzmit körfezine dökülür. Bu derenin üzerinde Kirazdere Barajı bulunmaktadır. Pelitli Köyü’nün güneyinden ve Tavşanlı Köyü’nün kuzeyinden geçen, Gebze ilçesindeki Dilovası Deresi de İzmit Körfezi’ne dökülür.
İlin Batı bölümündeki 7 km.si Kocaeli sınırları içerisinde kalan, alüvyon yığılması sonucunda Körfez’den ayrılan Sapanca Gölü’nün yüzölçümü 47 km2’dir. Kirazdere Barajı’nın ardında yer alan yapay göl ise 1,74 km2’lik bir alanı kaplar. Bir başka yapay göl de Yuvacık Baraj Gölü’dür. Kocaeli ilinin yüzölçümü 3.505 km 2 ’dir. 2000 Yılı Nüfus Sayımı sonuçlarına göre ilin nüfusu 1.206.085’dir

Kocaeli’nde bitki örtüsü, genelde Marmara Bölgesi özelliğini taşımakla birlikte, deniz kıyısıyla dağlık alanlar arasında önemli farklılıklar görülür. Ayrıca kuzeyden güneye doğru gidildikçe Karadeniz kıyısına özgü bitki topluluklarının yerini, Akdeniz bitkileri almaya başlar. Samanlı Dağları ile Karadeniz kıyısı ardındaki alanlar sık ormanlarla kaplıdır. Bu ormanlar daha çok kayından oluşur; bazı kesimlerde gürgen, kestane ve meşe bulunur. Samanlı Dağları’nın yüksek kesimleri iğne yapraklılarla örtülüdür. İzmit Körfezi’nin kuzey ve doğusunda Akdeniz iklimine özgü makilere rastlanır. Eskiden körfezin kuzey kıyılarında yaygın olan zeytinlikler, yerleşim birimleri ve sanayi alanı elde edilmesi amacıyla yok edilmiştir.

Kocaeli iklimi, Akdeniz iklimi ile Karadeniz iklimi arasında bir geçiş oluşturmaktadır. İl merkezinde yazlar sıcak ve az yağışlı, kışlar yağışlı, zaman zaman karlı ve soğuk geçer. Kocaeli’nin Karadeniz’e bakan kıyıları ile İzmit Körfezi’ne bakan kıyılarının iklimi arasında bazı farklılıklar göze çarpar. Yazın körfez kıyılarında bazen bunaltıcı sıcaklar yaşanırken Karadeniz kıyıları daha serindir.

İlin ekonomisi sanayii ağırlıklı olup, tarım ve hayvancılık ve balıkçılık da yapılmaktadır. Ancak bunlar sanayii kuruluşlarından ötürü oldukça gerilemiştir. Kocaeli, İstanbul’u Anadolu’ya bağlayan kara ve demiryolunun üzerinde yer alması ve körfezinden dolayı İstanbul’dan sonra Türkiye’nin ikinci büyük sanayii merkezidir. Kocaeli’nin sanayileşmesi 1870’lerde Haydarpaşa-İzmit demiryolunun açılması ile başlamış, saray ve ordunun gereksinimini karşılayan İzmit’te çuha, Hereke’de de Halı fabrikası kurulmuştur. Cumhuriyetin ilanından sonra 1930’larda İzmit’te kâğıt fabrikası kurulmuştur. Darıca ve Hereke’deki çimento fabrikalarının birleşmesi ile ilde sanayi ağırlık kazanmıştır. 1950’lerden sonra iki kağıt fabrikasına üç yeni kağıt fabrikası eklenmiş, Mannesmann-Sümerbank Boru Endüstrisi yanı sıra yabancı sermaye yatırımları burada yoğunlaşmış, petro kimya, gübre, plastik, lastik, tarım ilaçları, ilaç hammaddesi, sitrik asit, sıvılaştırılmış petrol gazı, demir, çelik, bakır, valf ve alüminyum ürünleri ile elektrik motorları, taşıt araçları, yedek parçalar, çeşitli makineler, kablo, cam, kireç, seramik, yünlü dokuma, deri, glikoz tesisleri onlara eklenmiştir. Gölcük’te Deniz Kuvvetlerinin konuşlanması ile kurulan tersane, askeri fabrikalar da bulunmaktadır.

Fabrikaların kurulmasından ötürü, tarım alanları azalmış olmakla birlikte, buğday, mısır, yulaf, şeker pancarı, ayçiçeği ve arpa yetiştirilmektedir. Ayrıca şeftali, erik, karpuz, kiraz, elma, üzüm gibi meyvelerin yanı sıra sebze de yetiştirilir. Çayır ve meraların azalmasından, sınırlı olarak sığır, koyun, keçi ve tavukçuluk yapılmaktadır. Kefken’de balıkçılık, Sapanca ve Hersek Göllerinde de tatlı su balıkçılığı yapılmaktadır.

Kocaeli’nde Kuzuyayla’da, Fındıklı Tepe’de, Kerpe’de, Bayramoğlu’nda, Eskihisar’da ve Karamürsel’de turistik tesisler bulunmakta olup, ilin ekonomisinde katkı payı vardır.

İl topraklarında talk, bitümlü şist, civa ve mermer yatakları bulunmaktadır.

Antik Çağlarda Bithynia Bölgesi’nde yer alan Kocaeli, tarih boyunca Olbia, Astakos ve Nikomedia isimleri ile tanınmıştır. Kocaeli’nin yakın çevresindeki Kadıköy, Erenköy, Pendik, Tuzla, Eskişehir ve Yalova’da MÖ.3000 yıllarına tarihlenen yerleşmelere rastlanmışsa da Kocaeli’nde Prehistorik bir yerleşmeyi kanıtlayacak kalıntı ve buluntulara rastlanmamıştır. Tarihi kaynaklar MÖ.XII.yüzyılda, Avrupa’dan Anadolu’ya başlayan göçler sırasında Trakya’da yaşayan Brygler ismi ile tanınan Friglerin buraya yerleştiğini belirtmiştir. Yunanistan’ın Megara şehrinden kendilerine yeni bir yer bulmak için yola çıkanlar MÖ.712’de İzmit Körfezi’nin güneyindeki Baş İskele’ye gelmiş ve burada Astakos kentini kurmuşlardır.

Astakoz kenti M.Ö.III.yüzyılda da Büyük İskender’in komutanlarından Trakya Kralı Lysimachos tarafından yıkılıncaya kadar varlığını sürdürmüştür. Britanya Kralı 1. Nicomedes M.Ö. 262’de bugünkü Kadıköy Mahallesi ile Bekirdere arasındaki “Dua Tepesi”nde kenti yeniden kurmuştur. Britanya Krallığı’nın başkenti olan bu kente, kurucusundan dolayı Nicomedeia adı verilmiştir.

Britanya Kralı III. Nicomedes’in M.Ö. 73 yılında Krallığını Romalılara bağışlamasıyla Nicomedeia, Britanya eyaletinin merkezi olmuştur. Bir geçit yeri olan Nicomedeia, Roma yolları üzerinde bulunduğundan ulaşımda büyük önem taşıyor, Boğazlara yakın olması nedeniyle de bir Roma deniz kuvveti burada bulunuyordu. İmparator Diocletianus, 284 yılında Nicomedeia’yı Roma İmparatorluğu’nun ikinci başkenti yapmış ve buraya yerleşmiştir. Kente Diocletianus Sarayı, Pazar yerleri, tiyatro ve hipodrom gibi eserler yaptırmıştır. Böylece Nikomedia, Roma, Antakya ve İskendireye’den sonra dünyanın dördüncü büyük kenti haline getirilmiştir. Nikomedeia, MS.358 yılının Ağustos ayında büyük bir deprem geçirerek geniş ölçüde hasara uğramıştır. MS.362’de yeni bir deprem ise ayakta kalan diğer yapıları da yıkarak yok etmiştir. Bundan sonra kent yeniden onarılmış ancak, eski durumuna hiçbir zaman gelememiştir. Doğu Roma İmparatoru I.Constantinius tarafından Byzantion’un, İmparatorluğun merkezi haline getirilmesi ve ardından İmparator Iüstinianus’un Kadıköy-İzmit arasındaki yolu askeri nedenlerle kapatması ve İznik üzerinden ulaşımı sağlamasıyla Nicomedeia, eski önemini kaybetmiştir. Partlar ve Arapların Bizans’a saldırıları sırasında kent yağma edilmiştir.

Kent I. Haçlı Seferi sırasında İmparator I. Aleksios Komnenos tarafından geri alındı. İstanbul’da Latin istilası sırasında Kocaeli’de bir süre Latinlerin elinde kalmıştır. Bizans’ta Palaiologos hanedanı yeniden imparatorluğu kurunca Kocaeli de Bizans’ın egemenliği altına girmiştir.

XI.yüzyılda Anadolu’yu egemenliği altına alan Selçuklular Nikomedeia’yı da ele geçirmişlerdir. Nikaia’yı (İznik) alarak kurduğu Anadolu Selçuklu Devleti’nin merkezi yapan Kutalmış oğlu Süleyman Şah’ın egemenliği altına girmiştir.

Orhan Gazi döneminde, 1326’da ilk Kaptan-ı Derya Karamürsel Alp tarafından bugünkü Karamürsel kıyısında ilk Türk donanması kurulmuştur. Ardından 1327’de Orhan Gazi’nin komutanlarından Akçakoca Bey Kandıra, Karamürsel ve İzmit Körfezi’nin güneyi ile 1337’de İzmit’in tamamını ele geçirmiştir.Orhan Gazi dönemine kadar kentin Nikomedeia olan adı, bu dönemde İznikomid olarak geçen kentin adı zamanla İzmit’e dönüşmüştür.

Osmanlı döneminde Sancak haline getirilen Kocaeli’nde Süleyman Paşa ilk Sancak beyi olmuştur (1337). Çelebi Mehmet döneminde Kocaeli, Anadolu Beylerbeyliği’ne bağlanmış, 1509 depreminde yıkılmıştır. Kanuni Sultan Süleyman’ın 1534’te Kocaeli’ni ziyaretinden sonra kentte yeni yapılanma ve canlanma görülmüştür. Bu dönemde İstanbul’un yiyecek, yakacak odun ve kereste ihtiyacı buradan sağlanmıştır. Anadolu’dan gelen kervanların yükü İstanbul’a en yakın liman olan İzmit’te boşaltılıp, gemilerle İstanbul’a taşınmıştır. Osmanlı döneminde Yavuz Selim’in yaptırmış olduğu tersanede, daha sonra III. Selim ve II. Mahmut savaş ve ticaret gemilerini yaptırmış ve tersaneyi çağa uygun bir konuma getirmiştir.

IV. Murat’ın (1623-1640) tahtta bulunduğu yıllar İzmit’te imar faaliyetlerinin arttığı bir dönem oldu. Bizans’tan bu yana İzmit’te ilk saray bu dönemde yapıldı. Abdlümecid’in başlattığı Abdülaziz zamanında tamamlanan İzmit Kasrı İstanbul dışında ayakta kalabilen ender Osmanlı saraylarındandır. Kent IV. Murat’ın ölümü ve 1766’da geçirdiği büyük deprem nedeni ile XIX.yüzyıla kadar bir durgunluk dönemi yaşamıştır. XIX.yüzyıldan itibaren tekrar gelişmeye başlamış, Abdülmecid’in padişahlığı döneminde İzmit ile İstanbul arasında gemi seferleri (1844) düzenlemiş, 1873’te de Haydarpaşa- İzmit demiryolu açılmıştır.

1867’de Hüdavendigar vilayetine bağlı bir sancak olan Kocaeli, kısa bir süre İstanbul vilayetine bağlanmış, II.Abdülhamid döneminde, bağımsız bir sancak (mutasarrıflık) durumuna getirilmiştir (1888). Bu dönemin ilk mutasarrıfı Selim Sırrı Paşa İzmit’te önemli bayındırlık etkinlikleri gerçekleştirmiş, bugün İzmit’in sembolü olan eski demiryolu kenarlarındaki çınarlar Sırrı Paşa zamanında dikilmiştir.

XIX.yüzyılda büyük bir göçe sahne olan Kocaeli’ne, Kırım Savaşı (1853-1856) sonrası Tatarlar, 1855-1864 arasında Çerkezler, 1877-1878 Osmanlı-Rus Savaşı sırasında da Rumeli ve Kafkasya’dan göç eden toplulukların bir bölümü Kocaeli’nin çeşitli yerlerine yerleştirilmiştir. I.Dünya Savaşı’ndan sonra 20 Kasım 1918’de İngilizler Kocaeli’ni işgal etmiş, 27 Ekim 1920’de Yunanlılara bırakılmış, 27 Haziran 1921’de de işgalden kurtarılmıştır. Cumhuriyetin ilanından sonra il konumuna getirilmiş ve İzmit çevresinin Osmanlı topraklarına katılmasında payı olan Akçakoca’dan ötürü de buraya Kocaeli ismi verilmiştir.

Kocaeli’nde günümüze gelebilen tarihi eserler arasında; Üç Tümülüsler, Bekirdere’deki Bizans Kilisesi, Bizans sur kalıntıları, Ayios Pandeleimon Manastır ve Mezar Kalıntıları, Nymphaion (Anıtsal Çeşme) kalıntıları, Zeytinlik Hypogaeum, Tavşantepe-Kandıra arasındaki Hypogaeler, Turgut Mahallesi Mezarı, İnbayırı Sarnıcı, Üçtepeler’deki Roma Su Kemer kalıntıları, Seka Cami arkasında Agora kalıntıları, Paç Mahallesi ile Bekirdere arasındaki Nekropol kalıntıları, Orhan Camisi (1333), Pertev Mehmet Paşa Camisi (XVI.yüzyıl), Gebze’de Çoban Mustafa Paşa Külliyesi, Gebze Orhan Camisi, Mehmet Bey Camisi (Fevziye Camisi) (XVI.yüzyıl), Mehmet Bey Hamamı (Orta hamam) (1560), Yeni Hamam (XVIII.yüzyıl), Süleyman paşa Hamamı (XIV.yüzyıl), Küçük Hamam (XIX.yüzyıl), Yukarı Pazar Hamamı (Dere Hamamı) Yalı hamamı (XIX.yüzyıl), Mısırlıoğlu Çeşmesi (1713), Canfeda Kethuda Kadın Çeşmesi (1827), Abdülaziz Av Kasrı (XIX.yüzyıl), II.Abdülhamit’in tahta çıkışının 25. yıldönümü anısına Musa Kazım Bey tarafından yaptırılan İzmit Saat Kulesi, Hereke’de II.Wilhelm Evi, Gebze’de Hanibal Anıtı, Fransız Cizit Papazlarının yaptırdığı Eski Fransız Koleji (XIX.yüzyıl),Atatürk Anıtı (1933), Saatçi Ali Efendi Konağı, Osman Hamdi Bey Evi olmak üzere Türk sivil mimari örneklerinden evler bulunmaktadır.

----------------------

Üçtepeler Büyük Tümülüsü: İzmit kent merkezine 3 km. mesafede eski İstanbul yolu üzerinde bulunmaktadır. Eski çağlarda soygun geçirdiği anlaşılan mezardan hiçbir buluntu günümüze ulaşmamıştır. Tümülüsün mimarisinden, Geç Helenistik - Erken Roma devrine ait olduğu sanılmaktadır.

Gültepe Nekropol Sahası: İzmit kentinin Gültepe Mahallesi’nde bulunmaktadır. Antik Çağ nekropolü ile Bizans dönemine ait kutsal yapı kalıntısı (hipoje), karayollarının yaptığı yol açma çalışmasıyla ortaya çıkmıştır. İzmit Müze Müdürlüğünün bölgede yaptığı arkeolojik çalışmalarda bulunan küp, gözyaşı şişesi ve ayna gibi Roma dönemine ait buluntular müzeye kazandırılmıştır.

Orhan Cami: Orhan Mahallesinde İzmit'e hakim bir tepede yer almaktadır. Cami ilk olarak 13. yüzyılda Orhan Gazi zamanında Süleyman Paşa tarafından yaptırılmıştır. Abdülmecit zamanında onarılan yapı, İzmit'te en erken tarihli cami olarak günümüze kadar gelmiştir.

Fevziye Cami: Kemalpaşa Mahallesi, Hürriyet Caddesi üzerindeki cami 16. yüzyılın ikinci yarısında İzmitli Mehmet Bey tarafından yaptırılmıştır. 1884 depreminde tümüyle yıkılmış, yerine bugünkü cami yapılmıştır.

Pertevpaşa Külliyesi: İzmit'in önemli mimari eserlerinden olan Külliyeden günümüze kalan eserler şehrin Yeni Cuma Caddesi'nin iki yanında sıralanmıştır. Külliye, 16. yüzyılda Mimar Sinan tarafından yapılmıştır. Cami Hamam Medrese, Kervansaray ve Aşhaneden meydana gelmiştir.

İzmit Sarayı: (Abdülaziz Av Köşkü) Demiryolunun kuzeyinde Saat Kulesinin yanındadır. Osmanlı Sultanı Abdülaziz tarafından Av Köşkü-Kasır olarak yaptırılmıştır. Kurtuluş Savaşı sırasında Atatürk, bu binada bir süre kalarak Fransız yazar Claude Ferare ile burada görüşmüştür. 28.06.1967 tarihinde müze olarak hizmete açılmıştır. İki katlı, barok üslupta yapılmış, cephesi mermer sütunlarla çevrilmiş bir yapıdır. Mermer işçiliği tavan süslemeleriyle bol sütunlu oluşu Dolmabahçe Sarayının küçük bir örneğini hatırlatmaktadır. İstanbul dışında günümüze kadar gelebilen tek saray yapısı olması açısından önemlidir. Kocaeli Valiliği tarafından restore edilen yapı, 17 Ağustos 1999 tarihli depremde hasar görmüştür.

Kayser Wilhelm Köşkü: Hereke Halı Fabrikası sınırları içinde kalan tarihi köşk 1884 yılında Alman İmparatoru Wilhelm Kayseri'n Türkiye gezisi nedeniyle Yıldız Sarayı'nda yaptırılarak üç gün içinde monte edildiği tespit edilmiştir.

Kayser Wilhelm Köşkü: Hereke Halı Fabrikası sınırları içinde kalan tarihi köşk 1884 yılında Alman İmparatoru Wilhelm Kayseri'n Türkiye gezisi nedeniyle Yıldız Sarayı'nda yaptırılarak üç gün içinde monte edildiği tespit edilmiştir.

Pembe Köşk: 20. yy.ın başında yapılmıştır. İzmit Yukarı Pazar'da; üç katlı, kagir, giyotin pencereli konak Valilik tarafından onarılmıştır. Onarım sırasında içinde ve dışındaki ahşapları (dolaplar, pencereler vs.) olduğu gibi orijinalini muhafaza edecek şekilde düzenlenmiştir. Kafeteryası, kuaför salonu bulunan Pembe Köşk, Vilayet Evi olarak düzenlenmiş ve halka açılmıştır.

 

Demirciler Konağı: Gebze Demirciler Köyü'nde bulunan konak, 19. yy. Osmanlı mimarisinin en başarılı örneğidir. İçindeki kalem işi bezemeler ve mimari üslup açısından Kocaeli ilindeki tek örnek olma özelliğine sahiptir.

Eski Vali Konağı: İzmit’in Kozluk Mahallesi’nde olup, Vali Konağı ve Defterdar lojmanı olmak üzere bitişik nizamda iki ayrı yapıdan oluşmaktadır. 20. yüzyılın ilk yarısında yapılan konak, Özel İdare Müdürlüğünce restore edilmiştir. Cumhuriyet dönemi mimari üslubunu yansıtan iki katlı bina, günümüzde müze müdürlüğünün ve vilayetin hizmetinde kullanılmaktadır.

Sırrıpaşa Konağı: İzmit Hacı Hasan Mahallesi Yeni Çeşme sokaktadır. 19. yüzyılın ikinci yarısında İzmit Mutasarrıfı Sırrıpaşa tarafından yaptırılmıştır. Konağın bahçe duvarı antik heykel ve mimari parçalar ile süslenmiştir. Yapı, bugün ayakta kalan 19. yüzyıla ait bir sivil mimarlık örneği oluşu bahçe duvarındaki arkeolojik eserler ve içindeki kalem işi bezemeler ile ilin önemli bir tarih hazinesidir.

İzmit İstasyon Binası: Gar İdare Binası ile Ambar binası, Neo-Klasik üslupta, Almanlar tarafından 1908-1920 yılları arasında İtalyan taş ustalarına yaptırılmıştır. Bu nedenle bu iki binanın özellikle taş gabarisindeki Mimari ve sanatsal unsurlar ile dönem özelliklerini göstermesi bakımından ildeki ender yapılardan biri olarak tescil edilmiştir.

Saat Kulesi: İzmit Kemalpaşa Mahallesinde Av Köşkü ile Atatürk Heykeli arasında yer alan kentin karakteristik Saat Kulesi'ni, İzmit mutasarrıfı Musa Kazım Bey, Sultan II. Abdülhamit'in tahta çıkışının 25. Yıldönümü nedeniyle yaptırmıştır.

 

Camileri

Orhan Gazi Camisi (Merkez)

Kocaeli İzmit Körfezi’ne hakim tepede, İç Kale’nin ortasındaki set üzerinde yer alan Orhan Gazi Camisi’ni, Orhan Gazi Süleyman Paşa’ya 1332-1333 yıllarında yaptırmıştır. Bu caminin bulunduğu yerde eski bir kilise kalıntısı olduğu da kaynaklarda belirtilmiştir. V.Cuinet buradaki Bizans kilisesinin Orhan Gazi tarafından 1330’a doğru camiye çevrildiğini ileri sürmüştür. H.Dernschwans eskiden kilise olan bu yere Orhan Gazi’nin cami yaptırdığını kaydetmiştir. Ekrem hakkı Ayverdi caminin kilise ile hiçbir ilgisi olmadığını ileri sürmüştür. İstanbul Arkeoloji Müzeleri 1938’de burada yaptığı kazıda kale duvarlarına rastlamış ancak, kilisenin varlığını belirten herhangi bir ize rastlamamıştır. Nitekim, Orhan Gazi Camisi’nin kilise üzerinde yapılıp yapılmadığı da kesinlik kazanamamıştır. Vakıflar Genel Müdürlüğü arşivindeki kayıtlarda bu cami Orhan Gazi’nin evkafı arasında gösterilmiştir. Sultan Abdülmecit zamanında yapılan onarım kitabesinde de Süleyman Paşa’nın ismi bulunmaktadır.

Günümüze ulaşan Sultan Orhan Gazi Camisi’nin mimari yapısı Abdülmecit dönemine aittir. Avlu kapısı üzerinde yirmi kartuşlu talik yazılı onarım kitabesinde Serasker Rıza Paşa’nın caminin durumunu padişaha bildirerek 1848’de onarımını sağlamıştır.

Kitabe:

Sağ Taraf
Güzîn-i âl-i Osman Hazret-i zişânın
Vezir erşed-i evlâdı bu paşy-ı ekyâd
Müşerref olduğu dem hak-i pâyimden ser-i İzmid
Bu hâlâ camii bâlâya itdi sıdküle is’ad
Rıza paşa görüp emr-i ibadde bu hâlâtı
Tutup destin hûlasiyle kıyame eyledi idad
Yine tecdîde kendi zât-ı zâşânın idüp me’mur
O da âyine imtisal eyledi hem-çün dil-nihâd
İ de ömr-şehrin şâhını Allah müstevfa
Namaz-ı ağabeydin oldukça minnac ı dil-i ibâd

Sol Taraf
Cahidü fi sebl’i-Allah hem nâm emin-ullah
Süleyman-ı gazâ-pişe idüp müşrikleri
Mürûr-i vakte ile az kaldı kim ol mâbed-i’ulyâ
Rükî u secdeye müşerref taharrükle ola mu’tad
Ki yani sevk idüp zıll-ı Hüda’ Abdül’i-Mecîd Hân’a
Memâl-i ihtiyacın ol makamın eyledi îrad
Ve Rütbe-i sâye-i şâhânesinde oldu müstahkem
Metanetle görenler zan ederler beyza-ı tûlâd
Hitamında yazup târih-i tâmın hame-i zâlik
Bu dilcû ma’bedi’ Abdü’l-Mecid Hân kıldı nev-bunyâd
h.1255 (1839).

Orhan Gazi Camisi’nin yapı üslubu XIX.yüzyıla ait olduğunu açıkça göstermektedir. Cami, 15.40x20.85 m. ölçüsünde dikdörtgen planlı bir yapı olup, moloz taştan yapılmıştır. Sonraki yıllarda, 1843’te önüne bir de ahşap son cemaat yeri ile hünkar mahfili eklenmiştir. Büyük olasılıkla cami, orijinal temelleri üzerine aynı planda yeniden yapılmıştır. Geç devir mimari üslubuyla bağdaşmayan kalın duvarlar arasındaki ağaç hatıllar ve alt sıra pencerelerinin uzun kemerli pencerelere dönüştürülmesi iki devir arasındaki çelişkiyi de göstermektedir.

İbadet mekanı kare kaide üzerine oturtulmuş, silindirik gövdeli yivlerle şekillendirilmiş altı metre yüksekliğindeki ahşap kubbeyi taşımaktadır. Kubbe çatının altında kalmış ve dışarıya yansımamıştır. İç mekandaki bezemeler son derece sadedir. Kubbe çevresinde ağaç süslemeler ve balık pulu motifler eklenmiştir. Bunun dışında kalan alanlar da badanalanmıştır.

Caminin kuzeybatı köşesine taş kaide üzerine oturtulmuş tek şerefeli bir minare eklenmiştir.

Fevziye (Fethiye) Camisi (Merkez)

Kocaeli Kemalpaşa Mahallesi, Hürriyet Caddesi üzerindeki bu camiyi XVI.yüzyılda İzmitli Mehmet Bey tarafından yaptırılmıştır.

İlk yapımında Mimar Sinan’ın eseri olan bu cami, 1776 depreminde yıkılmıştır. Sultan II.Mahmut zamanında Kaptan-ı Derya Firari Ahmet Paşa tarafından yeniden yaptırılmıştır. Bu yüzden de Fevziye Cami ismini almıştır.

Cami 1894 depreminde bir kez daha yıkılmış ve yalnızca minaresi günümüze gelebilmiştir. Sonraki yıllarda Sırrı paşa tarafından yapılan bu caminin mimari yönden herhangi bir özelliği bulunmamaktadır.

Cami arazi konumuna uyularak yarı fevkani yapılmıştır. Cadde tarafından avluya düz bir girişle girilmektedir. Deniz tarafında ise bodruma yer verilmiştir. Bu taş bodrumun orijinal camiden kaldığı duvar kalıntıları ile silmelerinden anlaşılmaktadır. Cami dış görünümü itibarı ile Ampir üsluptadır. Önünde kagir bir son cemaat yeri, üst kata, mahfile çıkan merdiven bulunmaktadır. Dikdörtgen planlı cami, içten ahşap kubbelidir.

Minare kaidesi köfeki taşından olup, orijinaldir. Üzerine yuvarlak gövdeli tuğladan minare yerleştirilmiştir.


Pertev Mehmet Paşa (Yeni Cuma) Camisi (Merkez)

Kocaeli Yeni Cuma Mahallesi’nde, eski İstanbul-Ankara Karayolunun yanında bulunan Pertev Mehmet Paşa Külliyesi’nin bölümlerinden biri olan bu cami, halk arasında Yeni Cuma Camisi olarak da tanınmaktadır. Pertev Mehmet Paşa’nın ölümünden sonra, 1572’de caminin temelleri atılmış, yapı topluluğu 1579’da tamamlanmıştır. Külliye Mimar Sinan eseridir.

Cami kareye yakın dikdörtgen planlı olup, üzeri merkezi bir kubbe ile örtülmüştür. Kubbeye geçişi sağlayan tromplar caminin dışında, üst örtüsünde kendini açıkça belli etmektedir. Merkezi kubbe yarım kubbelerle takviye edilmiştir. Kubbe kasnağını çepeçevre kuşatan 24 adet ve yan duvarlarda ise mihrap duvarında dörderden 12, ikisi son cemaat yerine bakan toplam 14 pencere ile ibadet mekanı son derece güzel biçimde aydınlatılmıştır. İbadet mekanında çiniye yer verilmeyişi, o dönem yapıları içerisinde karşılaşılmayan bir örnektir. Caminin pencere aralarında yazı frizleri ve kalem işleri bulunmaktadır. Bu kalem işlerinde hatayi ve rumilere geniş yer verilmiştir. Camideki mermer işlerinin yanı sıra ahşap işçiliği de ileri bir düzeydedir.

Mermer mihrap ve minberi geometrik bezemelerle kaplıdır. Bunların üzerindeki stalaktitler ve geometrik bezeme son derece güzel işlenmiş olup, diğer Osmanlı minberlerinde karşılaşılmayacak kadar farklı ve ince bir işçilik göstermektedir.

Caminin batı duvarında ana giriş kapısı bulunmaktadır. Giriş kapısının bulunduğu duvar diğer üç cephe duvarından daha önce yapılmış olduğundan caminin ibadet mekanına doğru iki dayanak ile takviye edilmiştir. Bunlar birbirleri ile ve duvarlara kemerlerle bağlanmış, üç küçük eyvan meydana getirilmiştir. Böylece kapının üzerinde ikinci bir kat, müezzin mahfili ile maksureler oluşturulmuştur. Caminin portali stalaktitli olup, çevresi mermer frizlerle kuşatılmıştır. Caminin son cemaat yeri stalaktit başlıklı dört mermer sütun ve iki müstakil ayaktan meydana gelmiş olup, üzeri üç kubbe ve iki beşik tonoz ile örtülüdür. Son cemaat yerinde ayrıca ahşap çatılı bir de galeri vardır.

Caminin yanındaki minaresi oldukça yüksek dikdörtgen düzgün taştan yapılmış kaide ve kürsü üzerinde, yuvarlak gövdelidir. Minare, kesme taştan, silindirik gövdeli, tek şerefeli ve şerefe altı stalaktitli, kurşun külahlıdır.


Çarşı (İmaret-Abdüsselâm) Camisi (Merkez)

Kocaeli il merkezinde, İmaret Mahallesi’ndeki bu cami, Defterdar Abdüsselâm tarafından 1524-1525 yılında yaptırılmıştır. Vakıf kayıtlarından bu caminin daha önce yapıldığı ve Mimar Sinan tarafından genişletilerek yenilendiği öğrenilmektedir.Cami 1872-1873 yıllarında Altıncıoğlu Hatice Hanım tarafından onarılmıştır. Bunu belirten bir kitabe caminin giriş kapısı üzerindedir.

Kitabe:

“İş bu İmaret Cami-i Şerifinin banisi Defterdar-ı Esbak Abdüsselam Bey Efendi Hazretlerinin sülale-i tahirelerinden El Hac Seyyid İsmail Zülkefil Bey’in halile-i muhteremesi Delail-i Şerif mezunesi merhume ve Makfurliha Hadice Firdevs Hanım ruhu için rızaen l’illah el Fatiha fi sene Zilhicce-tış Şerife fi 23 yevm-3 Cuma.”

Cami dikdörtgen planlı, yarı kagir olup, duvarları moloz taştandır. Üzeri ahşap bir çatı ile örtülmüştür. Bugünkü yapının mimari yönden bir özelliği bulunmamaktadır. Yalnızca caminin dış çevre duvarları ile minaresi Mimar Sinan dönemi özelliklerini yansıtmaktadır. İlk yapıldığında kubbeli olan caminin kubbesi 1776 yılında yıkılmıştır.


Bağçeşme Camisi (Merkez)

Kocaeli Bağçeşme Mahallesi’nde, Bağçeşme İlköğretim Okulu karşısında bulunan bu camiyi İzmit’in fethinden sonra Sultan Orhan’ın oğlu Gazi Süleyman Paşa’nın sancaktarı Osman Ağa yaptırmıştır.

İzmit’te ilk yapılan camilerden biri olup, ahşaptan yapılmıştır. Sonraki yıllarda yenilenmiş, 1953 yılında yıktırılmış ve yerine bugünkü fevkani cami yapılmıştır. Bu caminin mimari yönden özelliği bulunmamaktadır.


Alaca Mescit (Gümüşlüoğlu Camisi) (Merkez)

Kocaeli Hacı Hasan Mahallesi, Hasan Kasım Yokuşu yanında, Mescit Sokağı’nda bulunan bu caminin Bizans çağında yapılmış olan Iustinianus sarayının kalıntıları üzerinde olduğu söylenmektedir. Caminin beyaz zemin üzerine lacivert renkte sülüs yazılı çini kitabesinden El Hac Bin Mehmet Gümüşlüzade tarafından 1598-1599 yıllarında yapıldığı öğrenilmektedir.

Kitabe:

Benâ hâzâ’l-mescide taleben li-rıza’l-lahi
Te’alâ vebtigae li-rahmeti Rabbihi’l-âlâ
El-Hac Mustafa Bin Muhammed eş-şehir bi-Gümüşlüzade
Tarih fî sene Seb’a ve elf
h.1007 (1598).

Cami dikdörtgen planlı olup, moloz taştan ve kagir duvarlıdır. Ancak zamanla onarılmış iki yanı ile arka cephesine eklemeler yapılmıştır. Bugünkü hali ile ahşap çatı ile örtülüdür.


Kaptan-ı Derya Hüseyin Paşa Camisi (Merkez)

Kocaeli Çukurbağ Mahallesi’nde bulunan bu camiyi Sultan III.Selim’in süt kardeşi Kaptan-ı Derya Küçük Hüseyin Paşa yaptırmıştır. Kitabesi günümüze ulaşamadığından yapım tarihi ve mimarı bilinmemektedir.

XVIII.yüzyılda yapıldığı sanılan bu cami dikdörtgen planlı olup moloz taştan ve kagirdir. İbadet mekanının üzeri ahşap bir çatı ile örtülüdür. II.Dünya Savaşı yıllarında bir süre askerlere tahsis edilmiş, savaşın bitiminden sonra da halk tarafından onarılarak ibadete açılmıştır. Bugünkü konumu ile mimari yönden herhangi bir özelliği bulunmamaktadır.


Akçakoca (Dere) Camisi (Merkez)

Kocaeli’nin Yukarı Pazar, Akçakoca diye isimlendirilen yerdeki bu camiyi İzmit ve yöresini fetheden Akçakoca 1327-1328 yıllarında yaptırmıştır. Cami, orijinal olmayıp geç devirlerde yenilenmiştir. Cephe duvarının sol üst köşesinde, saçağa yakın bir dua cümlesinin altında 1939 tarihi yazılıdır. Buna dayanılarak yapının bu tarihte yenilendiği sanılmaktadır.

Caminin il yapımı ile ilgili bilgi bulunmamaktadır. Bugünkü görünümü ile dikdörtgen planlı, kagir duvarlı, ahşap çatılıdır. Caminin beden duvarlarında XIX.yüzyıla tarihlendirilen tuğlalar kullanılmıştır. Bu da caminin XIX. Yüzyılda yenilendiğini göstermektedir. İbadet mekanı 14.75x12.60 m. ölçüsünde dikdörtgen planlıdır. Kare kaide üzerinde yükselen kırmızı tuğla minaresi ile dikkati çekmektedir.


Baç Camisi (Urgancı Ahmet Çelebi Camisi) (Merkez)

Kocaeli Cedid Mahallesi’nde eski İstanbul yolu üzerinde bulunan bu camiyi Urgancı Ahmet Çelebi yaptırmıştır. Kitabesi günümüze ulaşamadığından ve yapımı ile ilgili arşiv kaydına da rastlanmadığından yapım tarihi ve mimarı bilinmemektedir. Bu cami şehrin dış surlarının doğu kapısı yakınında olduğundan ve buradan geçen kervanlardan rüsum (baç) alındığından banisinin ismi yerine halk arasında Baç Camisi olarak tanınmıştır. Buna dayanılarak caminin XVI.yüzyılda yapıldığı sanılmaktadır.

Değişik dönemlerde yapılan onarımlar sonucunda özelliğini bütünüyle yitirmiştir. Dikdörtgen planlı, yarı kagir bir camidir. Taş kaide üzerine, taştan yuvarlak gövdeli minaresinin orijinal olduğu sanılmaktadır.


Debbağhane Camisi (Merkez)

Kocaeli Debbağhane semtindeki bu cami, 1958 yılında yerel bir dernek tarafından yaptırılmıştır. İzmit Vakıflar Müdürlüğü hayrat Kütüğü kayıtlarında, daha evvel burada ahşap bir mescit olduğu kayıtlıdır. Ancak bu mescitle ilgili herhangi bir bilgi bulunmamaktadır.

Cami dikdörtgen planlı yarı kagir olup, üzeri ahşap çatı ile örtülüdür. Mimari yönden bir özelliği bulunmamaktadır.


Yenidoğan Camisi (Merkez)

Kocaeli Yenidoğan Mahallesi’nde bulunan bu cami, özel bir dernek 1952 yılında yaptırmıştır. Caminin bulunduğu yer eski bir mezarlık alanıdır. Bu nedenle de caminin çevresinde eski tarihlere ait mezar taşları bulunmaktadır. Burada mezarlıkla ilgili bir mescidin olup olmadığı da bilinmemektedir.

Cami mimari yönden bir özellik taşımamaktadır. Dikdörtgen planlı kagir ve ahşap çatılı bir yapıdır.


Sümer Camisi (SEKA Camisi) (Merkez)

Kocaeli il merkezinde, eski İstanbul-İzmit Karayolu üzerinde SEKA’nın içerisinde bulunan bu cami 1955-1957 yıllarında yaptırılmıştır. Klasik devir camilerinin modern teknikte betonarme-karkas olarak yapılmış bir uygulamasıdır.

Kare planlı olan caminin üzeri kubbe ile örtülüdür. Kubbeyi taşıyan ayaklar ve son cemaat yerinin revak kolonları betonarmedir. Bunların klasik üsluba uydurulabilmesi için kırmızı-beyaz pirinçli harç kullanılarak dövülmüş ve taraklanmıştır.


Akça Camisi (Merkez)

Kocaeli Çukurbağ Mahallesi, Akça Cami Caddesi’nde bulunan bu cami 1965-1966 yıllarında dernek tarafından yaptırılmıştır. İzmit Vakıflar Müdürlüğü Hayrat Defterlerinde Akça Hacı İbrahim tarafından yaptırıldığı yazılıdır. Buna dayanılarak bugünkü caminin Akça Hacı İbrahim Camisi’nin yıktırılarak yeniden yaptırıldığı anlaşılmaktadır. Temel kazılarında çıkan bir kitabeye dayanılarak bu yapının XVII.yüzyılda yapıldığı anlaşılmaktadır.

Bugünkü cami mimari yönden herhangi bir özellik taşımamaktadır.Cami dikdörtgen planlı ve tek kubbeli olup, betonarme karkas tekniğinde yapılmıştır. Yalnızca eski caminin minare kaidesi korunmuştur.


Yalı Camisi (Çalık Ahmet Camisi) (Merkez)

Kocaeli Buğday Meydanı’nda bulunan bu camiyi, İzmit Vakıflar Müdürlüğü Hayrat Kütüğündeki bilgilerden öğrenildiğine göre Çalık Ahmet 1907 yılında yaptırmıştır. Kitabesi bulunmamaktadır.

Dikdörtgen planlı cami kagir olup, üzeri ahşap bir çatı ile örtülüdür. Caminin duvar köşeleri, kemerli pencereleri ve giriş kapısı tuğladan yapılmıştır. Sağ tarafındaki minare kesme taş kaide üzerine yuvarlak gövdeli ve tek şerefelidir.


Yumurtacı Camisi (Merkez)

Kocaeli Hacı Kadın Mahallesi’nde bulunan bu caminin kitabesi bulunmamaktadır. Vakıf kayıtlarında Hacı kadın tarafından yaptırıldığı yazılı ise de bu kadının kim olduğu bilinmemektedir. Mimarı konusunda da bir bilgiye rastlanmamıştır.

Dikdörtgen planlı cami ahşap çatılıdır. Sonraki dönemlerde önüne bir son cemaat yeri eklenmiştir. Haziresindeki mezar taşları toplanarak kaldırılmıştır. Ahşap minareli olup, bugünkü durumu ile mimari özellik taşımamaktadır.


Tepecik Mescidi (Merkez)

Kocaeli Tepecik Mahallesi, Cami Sokak’ta bulunan bu caminin kitabesi bulunmadığından yapım tarihi ve banisi bilinmemektedir.

Dikdörtgen planlı olan cami, yarı kagir yarı moloz taştan yapılmıştır. Üzeri ahşap çatı ile örtülüdür. Son cemaat yerinin üstü meşruta olarak kullanılmaktadır.


Zıbıncı Mescidi (Merkez)

Kocaeli Hacı Hasan Mahallesi’nde bulunan bu caminin kitabesi bulunmadığından yapım tarihi ve banisi bilinmemektedir. İzmit Vakıflar Müdürlüğü’nde bu caminin Zibani Hacı Hasan tarafından yaptırıldığı yazılıdır. Ayrıca Ressam Besim’in 1934 yılında yapmış olduğu yağlıboya bir resimde bu mescit görülmektedir.

Mescit dikdörtgen planlı olup, taş temeller üzerine kagir olarak yapılmıştır. Üzeri ahşap çatı ile örtülüdür. Minaresi çinko kaplı olup, çatı üzerinden çıkmaktadır. Mimari yönden herhangi bir özelliği bulunmamaktadır.


Çoban Mustafa Paşa Camisi (Gebze)

Kocaeli Gebze ilçesi Gölcükönü Meydanı, Bağdat Caddesi ile Küçük Yazı Sokağı, Çömlekçi Bayırı ve Odunkapısı sokakları arasında bulunan Çoban Mustafa Paşa Külliyesi’nin bir bölümünü oluşturan cami, Çoban Mustafa Paşa tarafından yaptırılmıştır.

Çoban Mustafa Paşa Külliyesi’nin ve caminin yapım tarihi ve mimarı tartışmalıdır. Mimar Sinan’ın eserlerinin listesini veren Tuhfetü’l Mimarin’de cami, imaret ve medresenin ismi geçmektedir. Cami ve medresenin kapıları üzerinde 1523-1524 tarihleri yazılı ise de Mimar Sinan 1521’de Belgrat, 1522’de Rodos seferine katılmıştır. Prof.Dr.Metin Sözen yapı topluluğunun tasarım ve uygulamasının tamamen Mimar Sinan tarafından yapılmasının güç olacağını belirtmektedir. Büyük olasılıkla yapı topluluğunun planlarını Mimar Sinan düzenlemiş, uygulamasını da Mimar Hüssam Ağa yapmıştır.

Cami, Klasik Osmanlı mimarisinin özgün örneklerinden birisidir. Bezemelerindeki Memluk etkisi, Çoban Mustafa Paşa’nın Mısır’la olan bağlantısına ve orada yapmış olduğu görevden kaynaklanmaktadır.

Caminin girişi önünde beş kubbeli bir son cemaat yeri bulunmaktadır. Buradaki mukarnas başlıklı altı porfir sütun sivri kemerlerle birbirine bağlanmıştır. Ortadaki bölüm diğerlerinden daha yüksek tutulmuş ve camiye giriş daha görkemli bir hale getirilmiştir. Caminin son cemaat yerine açılan pencerelerindeki kiremit renkli mermer söveler, küfi yazılar ve duvar panoları Memluklu sanatının etkisini açıkça göstermektedir. Giriş kapısı 1.53x2.92 m. ölçüsünde yüksek görünümlü, mermer söveli ve mukarnas dolguludur. Burada iki satır halinde sülüs yazılı bir kitabe bulunmaktadır. Bu kitabenin mealen anlamı şöyledir:

“Bu Allah’ın halifesi Sultan Süleyman han bin Sultan Selim Han, Allah hayatını, saltanatını ebedi kılsın. Bu ikisinin veziri bina ve inşaatın sahibi Mustafa Paşa tarafından tamir edilmiş bir imarettir. Güzellik ve parlaklık sahibi olduğundan tarihi hayren hasena 930 (1523)”.

Cami 14.55x14.55 m. ölçüsünde kare planlı olup, üzeri dört trompun taşıdığı 24 m. yüksekliğinde, 14 m. çapında bir kubbe ile örtülmüştür. Trompların içleri istiridye kabuğu görünümünde yivlerle süslenmiş olup, bunların altlarına stalaktitli üçgenler yerleştirilmiştir. Ayrıca kubbe çevresinde tek sıra halinde stalaktit dizilerinin birbirini izlediği görülmektedir. Duvarlar taş kaide üzerinde kesme taş ve tuğla dizilerinin peş peşe sıralanmasından meydana gelmiştir.

Caminin içerisi her duvarda dörder, kasnakta da sekiz olmak üzere yirmi dört pencere ile aydınlatılmıştır. Mihrap beş köşeli, mermer bir niş şeklinde olup, mukarnaslarla son bulur. Ayrıca mukarnaslardan oluşmuş bir bordür mihrabı çepeçevre kuşatmıştır. Mihrap nişindeki kufi levhalar buraya ayrı bir görünüm kazandırmıştır. Mihrap nişindeki bezeme, dışındaki ince bordür ve üçgen boşluklar siyah renkte macunla doldurulmuş ve böylece farklı bir görünüm elde edilmiştir. Mihrabın sağında yer alan minber, mermerden yapılmış, yan korkulukları geometrik geçmelerle bezenmiştir. Mihrabın üçgen alınlıklarında yer yer yıldızlara yer verilmiş, çokgenler ve zincirlerden oluşmuş motifler kompozisyonu tamamlamıştır.

Caminin içerisindeki ve son cemaat yerindeki mermer kaplamaları Çoban Mustafa Paşa Mısır’dan getirtmiştir. Bu mermer levhalardan ötürü de cami, Kahire’deki Sultan Hasan Medresesi (1356-1362), Kahire Şeyh Melik Müeyyed Camisi (1413-1420), Ebubekir İbn-i Mashar Medresesi (1479-1480), Kahire Gavri Medresesi (1503), Süleyman Paşa Camisi (1528-1529) ve Sultan el-Burdayn (1616-1626) camileri ile çok yakın benzerlikler göstermektedir.

Çoban Mustafa Paşa Camisi’nin ahşap işçiliği de yapıya ayrı bir görünüm kazandırmıştır. Kapı ve pencere kanatlarında çok kanatlı, yıldız şekilli lüle taşından kakmalar bulunmaktadır. Ayrıca bunların üzerine de çeşitli kitabeler yazılmıştır.

Çoban Mustafa Paşa Camisi’nin kalem işlerinde orijinal örneklere yer yer rastlanırsa da bunların büyük çoğunluğu geç devirlere ve Vakıflar Genel Müdürlüğü’nün 1950’li yıllardan sonraki onarımlarında yapılmıştır. Orijinal kalem işleri müezzin mahfili ile alt sıra pencerelerin tavanlarında görülmektedir. Buradaki motiflerde kırmızı ve altın yaldız çok bol kullanılmış ve çiçekli bezemelere de geniş yer verilmiştir.

Caminin minaresi XVI.yüzyıla tarihlendirilmektedir. Kesme taş kaide üzerine yuvarlak gövdeli olup, şerefesinin altı stalaktit ile kaplıdır.


Sultan Hamit Camisi (Gebze)

Kocaeli Gebze ilçesi, Tavşancıl’da bulunan cami, halk arasında Aşağı Cami olarak tanınmıştır. Tavşancıl’ın en eski camilerinden olup, ne zaman yapıldığı ve banisinin kim olduğu bilinmemektedir.

XX.yüzyılın ilk yıllarında harap olan bu caminin onarımı Sultan II.Abdülhamit’e verilen bir dilekçe ile istenmiş, bunun üzerine Sultan II.Abdülhamit mali desteği sağlamış ve cami yenilenmiştir. Bu onarım çalışması sırasında eski caminin kitabesi korunamamıştır. Sultan II.Abdülhamit’in yeniden yaptırdığı bu cami, minaresi dışında tamamen yenilenmiştir. Bu bakımdan da özelliğini yitirmiştir.

Bugünkü cami kare planlı olup, üzeri kubbe ile örtülmüştür. Caminin eski ahşap minaresi ile asma kattaki 1901 tarihine ait perdeleri de korunmuştur. Minberi yapıldığı devrin özelliklerini yansıtmaktadır. Mihrabın bezemesini padişahın Yıldız Sarayı’ndan gönderdiği İtalyan ressam yapmıştır. Bunların yanı sıra cami içerisindeki yazı levhaları da orijinaldir.

Bu cami Kurtuluş Savaşı sırasında bazı trajik olaylara sahne olmuştur. 15 Ekim 1920’de tavşancıl’ı işgal eden Yunanlılar ilçenin ileri gelen ve eli silah tutan erkekleri burada toplayarak işkence yapmışlardır.

Karabakkal Mescidi (Merdivenli Cami) (Gebze)

Kocaeli Gebze ilçesi Sultan Orhan Mahallesi’nde bulunan bu cami, XV.yüzyılda yaptırılmıştır. Kitabesi bulunmadığından banisi ve yapım tarihi kesinlik kazanamamıştır. Cami üç katlı olduğundan ve katlara merdivenle çıkılmasından ötürü Merdivenli Cami ismi ile tanınmıştır.

Dikdörtgen planlı cami ahşap çatılıdır. Yanında tek şerefeli minaresi bulunmaktadır.



Orhan Gazi Camisi (Gebze)

Kocaeli Gebze ilçesi Menzilhane Mahallesi’nde bulunan Orhan Gazi Camisi’nin kitabesi günümüze ulaşamamıştır. Başbakanlık Arşivindeki kayıtlarda 1328 yılında caminin yapımına başlanıldığı öğrenilmiştir. Ayrıca Ekrem Hakkı Ayverdi’nin değindiği Kocaeli il tahrir defterlerinde bununla ilgili kayıtlar bulunmaktadır:

“Karye-i Danişmend Virani Tabi-i Orhan Bey taberesah ü Gebuze Camisine vakfetmiş Padişahımız sizce lehu enseranhu_Hazretleri Muhyiddin nam kimesneye saduka idüp eline Hükm-i Hümayun virmiş deyu cem’i gün bir cüz Kur’anı- Azim ve sure-i En’amdan bir aşar okuya...”

Bu kayıtlardan öğrenildiğine göre, bir köyün gelirine bir cüz okunması karşılık tutulmaktadır. Ayrıca diğer görevliler için ayrılmış birkaç köy de haşiyede belirtilmiştir. Caminin vakfiyesinde de “Gekbuse kasabasında merhum ve mağfurun Sultan Orhan Cami-i Şerif-i Vakfı” başlığı altında görevlerini gösteren kayıtlar vardır.

Sultan Orhan Camisi’nin yapımında çevredeki Bizans yapılarının mimari kalıntılarından yararlanılmıştır. Kaynaklar bu konuda bilgi vermemesine rağmen caminin bir Bizans kilisesi üzerinde, onun mimari parçalarından yararlanılarak yapıldığı da yazılıdır. Nitekim cami avlusunda Bizans dönemine tarihlenen sütun başlıkları, su haznesi olarak kullanılan Grekçe yazılı lahit ve antik parçalar dikkati çekerse de bunlar çevreden toplanmış mimari elemanlardan başka bir şey değildir. Cami erken Osmanlı mimari özelliklerini yansıtmakta olup, bir Bizans yapısının temelleri üzerinde ve onun plan düzeninden yola çıkıldığını göstermekten de çok uzaktır.

Cami 12.30x12.30m ölçüsünde kare planlı bir yapıdır. Yapımında moloz taş ve yer yer tuğla hatıllar kullanılmıştır. İbadet mekanının üzeri tromplu, sekiz köşeli kasnağın taşıdığı basık bir kubbe ile örtülmüştür. Kasnağın çevresinde pencereler sıralanmıştır. İçerisinin aydınlatmasını duvarların her birinde altlı üstlü ikişer pencere sağlamıştır. Kıble duvarının ortasında yarım yuvarlak niş görünümündeki mihrabın özelliği bulunmamaktadır. Günümüzde mihrap badana edilmiş ve orijinalliğinden uzaklaşmıştır. Minber ise XIX. yüzyıla tarihlendirilmektedir.
İç mekanda bezeme olarak yalnızca kubbe kasnağında yazı frizi vardır. Ancak bu friz 1775 yılında yapılan onarım sırasında buraya yazılmıştır.

Caminin içerisinde ilgi çekici ağaç işçiliği örnekleri bulunmaktadır. Özellikle batı duvarı ve minare yanındaki meşe ağacından tek parça halindeki pencere kapakları Erken Osmanlı ağaç işçiliğinin tipik örneklerindendir. Bu kapakların oymalı demir çivileri, dövme çivileri, dövme çengelleri ahşabın yanı sıra maden sanatının da güzelliğini ortaya koymaktadır. Kapaklarının her kanadının üzerinde dikdörtgen çerçeveler içerisine alınmış kabartma sülüs yazılı ayetler dikkati çekmektedir. Bunların orta kısımlarında madalyonlar içerisinde bitki motifli, altışar kenarlı yıldızlar yerleştirilmiştir.

Caminin kuzey-doğu köşesine yerleştirilen minarenin kaidesi moloz taştan, gövdesi, şerefesi tuğladan yapılmıştır. Orijinal kaide üzerindeki gövde daha geç yıllara tarihlendirilmektedir. Minarenin Orijinal kaidesi caminin alt sıra pencerelerine kadar yükselmektedir.


İlyas Bey Camisi (Gebze)

Kocaeli Gebze ilçesi, Menzilhane Mahallesi’nde, Orhan Gazi Camisi’nin yakınındaki İlyas Bey Camisi’ni Akçakoca’nın oğlu İlyas Çelebi 1323 yılında yaptırmıştır. Caminin yanına zaviye ile sıbyan mektebi de yaptırmış olmasına rağmen onlar günümüze ulaşamamıştır.
İlyas Bey Camisi zamanla harap olmuş, yıktırılmış ve yerine mimari değeri olmayan bir cami yapılmıştır.

İlsa bey Camisi’nin orijinal durumu ile ilgili yeterli bilgi bulunmamaktadır. Eski camiden yalnızca minaresi günümüze gelebilmiştir.

Bugünkü cami dikdörtgen planlı olup, üzeri çatı ile örtülmüştür. Giriş kapısı üzerinde sülüs yazıyı kitabede caminin yapımı ile ilgili bir bilgi bulanmamaktadır. İbadet mekanı son derece basit olup içerisi beyaz badanalıdır. Duvarlarında altlı üstlü ikişer pencere bulunmaktadır. Bu pencerelerden alt sıradakiler dikdörtgen söveli üst sıradakiler kemerli ve alçı şebekelidir. Avluda yakın tarihlerde yapılmış bir şadırvan, kuyu bileziği ve bir de eski mezar taşı bulunmaktadır.

Pertev Mehmet Paşa Külliyesi (Merkez)

Kocaeli Yeni Cuma Mahallesi’nde, eski İstanbul-Ankara Karayolunun yanında bulunan Pertev Mehmet Paşa Külliyesi, halk arasında Yeni Cuma Camisi olarak da tanınmaktadır. Külliye cami, imaret, hamam, kervansaray, sıbyan mektebi ve çeşmeden meydana gelmiştir. Hamam caminin kuzeybatısında, imaret batıda, kervansaray ise güneybatıda bulunuyordu. Kervansarayın güneydoğusunda ise dükkanlar sıralanmıştı.

XX.yüzyılın ikinci yarısında yapı topluluğunun ortasından bilinçsizce açılan Yeni Cuma Sokağı (Pertev Paşa Sokağı) yapı topluluğunun ikiye ayrılmasına neden olmuştur. Cumhuriyet döneminde Kocaeli’nin yeniden düzenlenmesi sırasında önce Hermann Yansen, sonra da Prof. Kemal Ahmet Aru’nun imar planları ile külliyenin etrafı açılmış ve yapı topluluğunun daha görkemli bir görünüm kazanmasına neden olunmuştur. Ne var ki, bu çalışmalar sırasında külliyenin hamamı ile kervansarayı tümüyle yıkılmış, sıbyan mektebi orijinalliğini yitirmiştir.

Pertev Mehmet Paşa Külliyesi, vasiyeti uyarınca Kethüdası Sinan Ağa tarafından Mimar Sinan’a yaptırılmıştır. Paşa’nın ölümünden sonra 1572’de caminin temelleri atılmış, yapı topluluğu 1579’da tamamlanmıştır. Külliye moloz taştan üzeri harpuştalı ve pencereli bir avlu duvarı ile çevrelenmiştir. Üç ayrı girişi olan avlu kapılarından kervansarayın bulunduğu yöne “Cami-i Şerifi Pertev Paşa sene 987 (1579)” kitabesi yerleştirilmiştir. Külliyenin avlusu iki kısımdan meydana gelmiştir. Bunlardan bir tanesi son cemaat yerinin önünde, diğeri de mihrap yönündedir. Her iki avlu birbirlerinden bir duvar ile ayrılmıştır.

Cami:

Yapı topluluğunun merkezinde bulunan cami kareye yakın dikdörtgen planlı olup, üzeri merkezi bir kubbe ile örtülmüştür. Kubbeye geçisi sağlayan tromplar caminin dışında, üst örtüsünde kendini açıkça belli etmektedir. Merkezi kubbe yarım kubbelerle takviye edilmiştir. Kubbe kasnağını çepeçevre kuşatan 24 adet ve yan duvarlarda ise mihrap duvarında dörderden 12, ikisi son cemaat yerine bakan toplam 14 pencere ile ibadet mekanı son derece güzel biçimde aydınlatılmıştır. İbadet mekanında çiniye yer verilmeyişi, o dönem yapıları içerisinde karşılaşılmayan bir örnektir. Caminin pencere aralarında yazı frizleri ve kalem işleri bulunmaktadır. Bu kalem işlerinde hatayi ve rumilere geniş yer verilmiştir. Camideki mermer işlerinin yanı sıra ahşap işçiliği de ileri bir düzeydedir.

Mermer mihrap ve minberi geometrik bezemelerle kaplıdır. Bunların üzerindeki stalaktitler ve geometrik bezeme son derece güzel işlenmiş olup, diğer Osmanlı minberlerinde karşılaşılmayacak kadar farklı ve ince bir işçilik göstermektedir.


Caminin batı duvarında ana giriş kapısı bulunmaktadır. Giriş kapısının bulunduğu duvar diğer üç cephe duvarından daha önce yapılmış olduğundan caminin ibadet mekanına doğru iki dayanak ile takviye edilmiştir. Bunlar birbirleri ile ve duvarlara kemerlerle bağlanmış, üç küçük eyvan meydana getirilmiştir. Böylece kapının üzerinde ikinci bir kat, müezzin mahfili ile maksureler oluşturulmuştur. Caminin portali stalaktitli olup, çevresi mermer frizlerle kuşatılmıştır. Caminin son cemaat yeri stalaktit başlıklı dört mermer sütun ve iki müstakil ayaktan meydana gelmiş olup, üzeri üç kubbe ve iki beşik tonoz ile örtülüdür. Son cemaat yerinde ayrıca ahşap çatılı bir de galeri vardır.

Avlunun ortasında piramidal çatılı on iki köşeli bir şadırvan bulunmaktadır. Avlunun güneybatısına da iki bölümden oluşan bir çeşme yerleştirilmiştir.

Sıbyan Mektebi:
Cami avlusunun kuzeybatısında bulunan kare planlı tuğla derzli, köfeki taşından yapılmış olan sıbyan mektebi günümüzde çocuk kütüphanesi olarak kullanılmaktadır.

Sıbyan Mektebi basit bir salon ve giriş kapısı üzerinde fevkani bir muallim odası ile üzeri kapalı bir verandadan meydana geliyordu. Yakın tarihlere kadar buradaki muallim odasının ayak temellerine ait izler duruyordu. Yapının eski cephesinde iki kat halinde pencerelerin bulunduğu kaynaklardan öğrenilmektedir.

Hamam:
Külliyenin hamamı çifte hamam plan düzenine göre yapılmıştır. 1922 yılında harap olduğu görülen hamamın 1940’lı yıllara kadar temelleri ile sıcaklık kısmına ait kemerleri görülüyordu. O yıllarda dikdörtgen planlı soyunmalık kısmı tamamen yıkılmıştı. Bunun da nedeni duvarlarının ince ve çatısının ahşap oluşundan kaynaklanmaktadır. Hamamdan günümüze herhangi bir iz gelmemiştir.

İmaret:
Moloz taştan yapılmış olan imaretin üzeri ahşap bir çatı ile örtülü idi. Yalnızca yemek pişirilen yer ve bacaların üzeri tuğladan örtülmüştü. İmaretin duvarlarında küçük mazgal pencereler ile nişler bulunuyordu.

Kervansaray:
Yapı topluluğunun kervansarayının duvar kalıntıları 1940’lı yıllara kadar gelmiş, ondan sonra da yok olmuştur. Y.Mimar Ali Saim Ülgen’den öğrenildiğine göre; kervansarayın cümle kapısı çift şekilde idi. Yapı güneybatı-kuzeydoğu yönünde dikdörtgen planlı idi. Dış duvarlarında on kagir dükkandan meydana gelen bir çarşı bulunuyordu. Kervansaray 25 ocaklı olup, üzeri ahşap bir çatı ile örtülü idi. Bu çatıyı üç sıra halinde altışardan on sekiz ahşap direk taşıyordu.


Çoban Mustafa Paşa Külliyesi (Gebze)

Kocaeli Gebze ilçesi Gölcükönü Meydanı, Bağdat Caddesi ile Küçük Yazı Sokağı, Çömlekçi Bayırı ve Odunkapısı sokakları arasında bulunan Çoban Mustafa Paşa Külliyesi, Kanuni Sultan Süleyman döneminde yapılmış en büyük külliyelerden birisidir. Yapı topluluğu cami, medrese, imaret, kütüphane, dergah, kervansaray, türbe ve paşa odalarından meydana gelmiştir.

Çoban Mustafa Paşa’nın asıl ismi Gazi Mustafa Bin Abdülkerim olup, Kapucubaşı görevinde bulunmuş, 1571’de ikinci Vezirliğe, 1522’de de Mısır Beylerbeyliği’ne getirilmiştir. Kanuni Sultan Süleyman’ın kız kardeşi Hafsa Sultan ile evlenmiş Belgrat, Rodos seferlerine katılmış, 1529’da Viyana seferine gitmek üzere iken ölmüştür. Gebze’deki külliyesinin bir bölümünü oluşturan türbesine gömülmüştür.

Çoban Mustafa Paşa Külliyesi’nin yapım tarihi ve mimarı tartışmalıdır. Mimar Sinan’ın eserlerinin listesini veren Tuhfetü’l Mimarin’de cami, imaret ve medresenin ismi geçmektedir. Cami ve medresenin kapıları üzerinde 1523-1524 tarihleri yazılı ise de Mimar Sinan 1521’de Belgrat, 1522’de Rodos seferine katılmıştır. Prof.Dr.Metin Sözen yapı topluluğunun tasarım ve uygulamasının tamamen Mimar Sinan tarafından yapılmasının güç olacağını belirtmektedir. Büyük olasılıkla yapı topluluğunun planlarını Mimar Sinan düzenlemiş, uygulamasını da Mimar Hüssam Ağa yapmıştır. Evliya Çelebi de bu konuda; “Bu camiyi Süleymaniye Cami-i Şerifi’ni yapan Koca Mimar Sinan’ın başhalifesi Hüssam Kalfa büyük bir maharet ve üstatlıkla yapıp, şirin ve ince fenlerinde büyük sanatını göstermiştir” demektedir.

Yapı topluluğu 117.00x106.10 m. ölçüsünde geniş bir alanı kaplamaktadır. Yapı topluluğunun avlusuna dört ayrı kapıdan girilmektedir. Külliyenin asıl girişi Kütüphane altında olup, Gölcükönü Meydanı, kervansaray yönünde imaret ile türbe avlusu arkasından da içeriye girilmektedir. Bunlardan Gölcükönü Meydanı’ndaki giriş üzerinde Sultan II.Abdülhamit’in tuğrası ile onarım kitabesi bulunmaktadır.

Cami avlusunun arkasında daha geniş ikinci bir avlu olup, buraya türbe avlusu ismi verilmiştir. Bu şekildeki arka avlulu plan şeması daha sonraki yıllarda Kocaeli Pertev Paşa Külliyesi’nde Mimar Sinan tarafından yenilenmiştir.

Çoban Mustafa Paşa, külliyesine zengin vakıflar da tesis etmiştir. Gebze’de 98 dükkan, başhane, bozahane ve bir aşçı dükkanı vakfetmiştir. Ayrıca vakfiyesinde külliyenin padişahın temlik ettiği geniş bir arazide kurulduğu yazılı olup, sınırları tüm ayrıntıları ile belirlenmiştir.

Cami:
Yapı topluluğunun ortasında yer alan cami, Klasik Osmanlı mimarisinin özgün örneklerinden birisidir. Bezemelerindeki Memluk etkisi, Çoban Mustafa Paşa’nın Mısır’la olan bağlantısına ve orada yapmış olduğu görevden kaynaklanmaktadır.

Caminin girişi önünde beş kubbeli bir son cemaat yeri bulunmaktadır. Buradaki mukarnas başlıklı altı porfir sütun sivri kemerlerle birbirine bağlanmıştır. Ortadaki bölüm diğerlerinden daha yüksek tutulmuş ve camiye giriş daha görkemli bir hale getirilmiştir. Caminin son cemaat yerine açılan pencerelerindeki kiremit renkli mermer söveler, küfi yazılar ve duvar panoları Memluklu sanatının etkisini açıkça göstermektedir. Giriş kapısı 1.53x2.92 m. ölçüsünde yüksek görünümlü, mermer söveli ve mukarnas dolguludur. Burada iki satır halinde sülüs yazılı bir kitabe bulunmaktadır. Bu kitabenin mealen anlamı şöyledir:

“Bu Allah’ın halifesi Sultan Süleyman han bin Sultan Selim Han, Allah hayatını, saltanatını ebedi kılsın. Bu ikisinin veziri bina ve inşaatın sahibi Mustafa Paşa tarafından tamir edilmiş bir imarettir. Güzellik ve parlaklık sahibi olduğundan tarihi hayren hasena 930 (1523)”.

Cami 14.55x14.55 m. ölçüsünde kare planlı olup, üzeri dört trompun taşıdığı 24 m. yüksekliğinde, 14 m. çapında bir kubbe ile örtülmüştür. Trompların içleri istiridye kabuğu görünümünde yivlerle süslenmiş olup, bunların altlarına stalaktitli üçgenler yerleştirilmiştir. Ayrıca kubbe çevresinde tek sıra halinde stalaktit dizilerinin birbirini izlediği görülmektedir. Duvarlar taş kaide üzerinde kesme taş ve tuğla dizilerinin peş peşe sıralanmasından meydana gelmiştir.

Caminin içerisi her duvarda dörder, kasnakta da sekiz olmak üzere yirmi dört pencere ile aydınlatılmıştır. Mihrap beş köşeli, mermer bir niş şeklinde olup, mukarnaslarla son bulur. Ayrıca mukarnaslardan oluşmuş bir bordür mihrabı çepeçevre kuşatmıştır. Mihrap nişindeki kufi levhalar buraya ayrı bir görünüm kazandırmıştır. Mihrap nişindeki bezeme, dışındaki ince bordür ve üçgen boşluklar siyah renkte macunla doldurulmuş ve böylece farklı bir görünüm elde edilmiştir. Mihrabın sağında yer alan minber, mermerden yapılmış, yan korkulukları geometrik geçmelerle bezenmiştir. Mihrabın üçgen alınlıklarında yer yer yıldızlara yer verilmiş, çokgenler ve zincirlerden oluşmuş motifler kompozisyonu tamamlamıştır.

Caminin içerisindeki ve son cemaat yerindeki mermer kaplamaları Çoban Mustafa Paşa Mısır’dan getirtmiştir. Bu mermer levhalardan ötürü de cami, Kahire’deki Sultan Hasan Medresesi (1356-1362), Kahire Şeyh Melik Müeyyed Camisi (1413-1420), Ebubekir İbn-i Mashar Medresesi (1479-1480), Kahire Gavri Medresesi (1503), Süleyman Paşa Camisi (1528-1529) ve Sultan el-Burdayn (1616-1626) camileri ile çok yakın benzerlikler göstermektedir.

Çoban Mustafa Paşa Camisi’nin ahşap işçiliği de yapıya ayrı bir görünüm kazandırmıştır. Kapı ve pencere kanatlarında çok kanatlı, yıldız şekilli lüle taşından kakmalar bulunmaktadır. Ayrıca bunların üzerine de çeşitli kitabeler yazılmıştır.

Çoban Mustafa Paşa Camisi’nin kalem işlerinde orijinal örneklere yer yer rastlanırsa da bunların büyük çoğunluğu geç devirlere ve Vakıflar Genel Müdürlüğü’nün 1950’li yıllardan sonraki onarımlarında yapılmıştır. Orijinal kalem işleri müezzin mahfili ile alt sıra pencerelerin tavanlarında görülmektedir. Buradaki motiflerde kırmızı ve altın yaldız çok bol kullanılmış ve çiçekli bezemelere de geniş yer verilmiştir.

Caminin minaresi XVI.yüzyıla tarihlendirilmektedir. Kesme taş kaide üzerine yuvarlak gövdeli olup, şerefesinin altı stalaktit ile kaplıdır.

Cami avlusunun ortasında bulunan şadırvan mermer bir havuzun çevresinde kare kesitli altı ahşap direğin taşıdığı çatı ile örtülüdür. Ahşap sütunlar arasında abdest alanlar için oturma sekileri yerleştirilmiştir.

Medrese:
Çoban Mustafa Paşa Külliyesi’nin güneydoğu kanadını oluşturan medrese, caminin solundaki Şeftali Kısığı Sokağı ile dış avlu arasında yer almaktadır. Klasik Osmanlı üslubunda yapılan, üç tarafı revaklarla çevrili medresenin üç ayrı giriş kapısı vardır. Bunlardan ikisi kuzey, diğeri de güney cephesindedir.

Medrese 15.00x10.40 m. ölçüsünde dikdörtgen planlı olup, baklava başlıklı sütunların oluşturduğu bir revak avluyu çepeçevre dolaşmaktadır. Bunların arkasında ise medrese hücreleri yer almaktadır. Medresenin tümü moloz taş ve tuğla duvarlı olup, on yedi hücresi bulunmaktadır. Bu hücreleri örten kubbeler tuğladandır. Medrese hücrelerinden daha görkemli olan dershane, kare planlı olup üzeri sekizgen kasnağın taşıdığı bir kubbe ile örtülüdür. Giriş kapısı üzerinde celi-sülüs yazılı bir kitabe bulunmaktadır. Bu kitabenin mealen anlamı şöyledir:

“Zamanın veziri Allah rızası için güzel bir medrese yapmıştı”.

Medresede bezemeye yer verilmemiştir. Orijinal yapımında da medresenin bezemelerinin olup olmadığı da kesinlik kazanamamıştır. Dış pencerelerin taş kakmalarla süslendiği kaynaklarda belirtilmişse de bunu kanıtlayacak izlere rastlanmamıştır. Dershane avlusunda bulunan kuyu üzerinde tavus kuşu motifi ile silik bir haç motifi görülmektedir. Bu da kuyu ağzının bir Bizans yapısından getirildiğine işaret etmektedir.

İmaret:
Çoban Mustafa paşa Külliyesi’nde, caminin sağında yer alan imaret, türbe avlusundan 2.65 m. yüksekliğinde pencereli bir duvarla ayrılmıştır. İmaretin girişi batıda olup, 5.00x5.50 m.lik bir odadan aynı büyüklükte ikinci bir odaya geçilmektedir. Duvarları gömme payeli, geniş kemerlerle bölünmüş bu mekanların yemek yenilen yerler olduğu sanılmaktadır. Bunlara bitişik iki büyük ocaklı mekan ise, mutfaktır. Bunların yanında kiler, fırın ve odun ambarları da bulunmaktadır.

Kervansaray:
Çoban Mustafa Paşa Camisi’nin karşısında, Bağdat Caddesi ile Küçük Yazı Sokağı’nda bulunan kervansaray dikdörtgen planlı bir yapıdır. Kervansaray aynı eksen üzerinde bir giriş mekanı, bunun iki yanında iki ayrı ahır bölümünden meydana gelmiştir. Ahır bölümleri arazi konumundan ötürü diğer yapıların daha altındadır.

Yapımında tuğla ve taş kullanılan ve payelerle ikiye ayrılan kervansarayın girişi 2.40x5.10 m. ölçüsünde basık kemerlidir. Giriş bölümünün üzeri kubbe, diğer bölümler tonoz örtülüdür. Buradan yan duvarlarında birer ocağın yer aldığı kare planlı, kubbeli bir diğer mekana, oradan da ahırlara geçilmektedir. Simetrik plan düzenine göre yapılan ahırlar yuvarlak kemerlerle birbirlerine bağlı olup, dörder paye ile ikiye bölünmüştür.

Bimarhane:
Günümüze ulaşamayan bimarhane, cami avlusunun solunda yer alıyordu. Burada bulunan yapının bimarhane olduğu ileri sürülmüştür. Bimarhane üzeri kubbelerle örtülmüş 10 odadan meydana gelmiştir. Bunların önüne altı sütunun taşıdığı tonozlu bir revak yerleştirilmiş, ancak onlar da günümüze ulaşamamıştır.

Bimarhanedeki odalar kemerli kapılarla avluya açılmaktadır. Bu odaların içerisinde taş setler ve ocaklar bulunmaktadır.

Kütüphane:
Yapı topluluğunun batısında, avlu kapısı üzerinde bulunan kütüphane iç içe iki kare oda görünümündedir. Kesme taştan yapılmış tuğla sıraları ile de hareketlendirilmiştir. Sokağa bakan ve diğerine göre daha yüksek olan odanın üzeri sekizgen bir kasnağın taşıdığı 3.50 m. çapında bir kubbe ile örtülmüştür. Bu odanın dördü sokağa, biri yanlara olmak üzere altı penceresi vardır. Cami avlusuna bakan diğer oda ise tonoz örtülü olup, içerisi dört pencere ile aydınlatılmıştır.

Çoban Mustafa Paşa kütüphaneye tefsir, tefsir şerhleri, hadis, hadis şerhleri, usul ve füru, fetva ve Kuran olmak üzere 165 cilt kitap vakfetmiştir. Bu kitaplar İstanbul Türk ve İslam Eserleri Müzesi’ndedir.

Türbe:
Yapı topluluğunun arkasında, mihrap yönünde ve ikinci avlunun ortasında bulunan Çoban Mustafa Paşa, türbesine öldükten sonra gömülmüştür.

Klasik Osmanlı türbelerinin güzel bir örneği olan bu türbe sekizgen planlı, kesme taştan yapılmıştır. Mermer kaplı girişin üzerini altı payenin taşıdığı bir çatı örtmektedir. İç mekan 6.40 m. çapında sekizgen kasnaklı bir kubbe ile örtülüdür. Türbenin duvarları 3.50 m. yüksekliğe kadar XVI.yüzyıl çinileri ile kaplanmıştır. Bu çiniler lacivert renkte, beyaz zemin üzerine çeşitli çiçek kompozisyonlarından meydana gelmiştir. Ayrıca hatayiler, Rumiler, küçük yapraklar, goncalar, spiral dallar da bu kompozisyonu tamamlamıştır.

Türbe avlusunda bir de mermer güneş saati bulunmaktadır.

Dergâh:
Külliyenin avlusunda, kuzeybatı köşesinde yer alan dergah, kubbeli bir tevhidhane ve on iki derviş hücresinden meydana gelmiştir. Derviş hücreleri 6.25x16.90 m. ölçüsündeki küçük bir avlunun etrafında sıralanmıştır. Bunların önünde dokuz sütunun taşıdığı, meyilli bir çatının örttüğü revaklar bulunmaktadır. Hücrelerin her biri kareye yakın dikdörtgen planlı olup, içlerinde ocak ve raflar bulunmaktadır.

Dergahın Nakşibendi tarikatı’na ait olduğu söylenmektedir. Ahşap kısımları zamanla harap olmuş ve 1865 yılında onarılmıştır.

Darüşşifa ve Paşa Odaları:
Yapı topluluğunun doğusunda bulunan ve L biçiminde planı olan Darüşşifa yıkılmış ve günümüze ulaşamamıştır. Darüşşifanın kubbeli odaları önünde de revakları olduğu sanılmaktadır. Ayrıca avlunun kuzeydoğu köşesinde sekiz kubbeli oda bulunmaktadır. Bu odalara paşa odaları ismi verilmiştir. Odalar 5.25x5.25 m. ölçüsünde kare planlı olup, içlerinde ocak ve rafları vardır. Altta iki, biri de yukarıda olmak üzere her oda üçer pencere ile aydınlatılmıştır. Bunların kubbe ve kubbe eteklerinde alçı palmetli bezemeler bulunmaktadır.

Gebze Çoban Mustafa Paşa Külliyesi’nin 1950 yılından sonra onarımına başlanmıştır. Bu dönemde Y.Mimar Alaaddin Özaktaş ve Y.Mimar Süreyya Yücel külliyenin cami bölümünü restore etmiştir. Ardından 1961-1970 yıllarında da Y.Mimar Cahide Tamer külliyenin bütününü onarmıştır.

Kocaeli Kocaeli Hamamları


Süleyman Paşa Hamamı (Merkez)

Kocaeli Yukarıpazar Mahallesi’nde bulunan Süleyman Paşa Hamamı Sultan Orhan Gazi döneminde, XIV.yüzyılda yapılmıştır. XIV.yüzyılda İzmit’te yapılmış olan eserlerin en güzel örneklerinden biridir. Çifte Hamam plan düzenindeki bu hamamın bir bölümü genişletilen yoldan ötürü kamulaştırılmış, kalan kısmında da Yukarıpazar İtfaiye grubu tarafından kullanılmıştır.

Klinghard’ın rölövelerinden bu hamamla ilgili bazı bilgiler edinilmiştir. Buna göre; hamamın soğukluk kısmı 9.50x9.50 m. ölçüsünde olup, üzeri çatı ile örtülmüştür. Soğukluktan yuvarlak bir kemerle 3.85x3.60 m. ölçüsünde kareye yakın dikdörtgen planlı ılıklığa geçilmektedir. Bu bölümün üzeri iki kubbe ile örtülüdür. Sıcaklık 3.85x3.85 m. ölçüsünde kare planlı olup, üzeri kubbe ile örtülüdür.

Hamamın kanalizasyon sistemi son derece ileri düzeyde yapılmış olup, bu sitemle de pis suları denize kadar ulaştırılmıştır.


Mehmet Bey Hamamı (Orta Hamam) (Merkez)

Kocaeli il merkezinde, Fethiye Caddesi üzerinde, çarşı içerisindeki bu hamam Fevziye Camisi’ni yaptıran Mehmet Bey XVI.yüzyılda yaptırmıştır. Hamamın yapım tarihini belirten kitabesi günümüze gelememiştir. Mimar Sinan’ın eserlerinin listesini veren Tezkeret’ül Ebniye’de Mehmet Bey Camisi’nin Mimar Sinan eseri belirtilmiş ise de hamamın Mimar Sinan tarafından yapıldığını gösteren herhangi bir bilgiye rastlanmamıştır.

Mehmet Bey Hamamı Pertev Paşa Hamamı’nın bir benzeridir. Ancak, Pertev Paşa Hamamı’nda olduğu gibi çifte hamam plan düzeninde olmayıp tek hamamlar grubundandır.

Hamam soğukluk, ılıklık ve sıcaklık bölümlerinden meydana gelmiştir. Soğukluk kısmı moloz taş ve kagir karışımı olup, üzeri ahşap bir çatı ile örtülüdür. Ilıklık kısmı dikdörtgen planlı ve üç bölümlü olup, üzeri kubbe ile örtülmüştür. Kubbeli sıcaklığın içerisine altı köşeli bir göbek taşı yerleştirilmiştir. Bunun yanı sıra sıcaklığın köşelerinde halvet hücreleri de yerleştirilmiştir. Yıkanma hücrelerinin doğusunda bulunan iki hücre diğerlerine göre çok daha büyüktür.


Yalı Hamamı (Merkez)

Kocaeli Kemal Paşa Mahallesi’nde Yalı hamamı Sokağı’nda bulunan bu hamam, deniz kıyısına yakınlığından ötürü Yalı Hamamı ismi ile tanınmıştır. Kitabesi bulunmamaktadır. Yapı üslubundan XIX.yüzyılda yapıldığı sanılmaktadır.

Hamam soğukluk, ılıklık ve sıcaklık bölümlerinden meydana gelmiştir. Moloz taştan yapılmış olan hamamın soğukluk kısmının üzeri ortada tam, iki yanda da onu destekleyen yarım kubbelerden meydana gelmiştir. Ilıklık ve sıcaklık kareye yakın planlı olup, ılıklığın üzeri beşik tonoz, sıcaklığınki ise iki küçük kubbe ile örtülüdür.

Yakın tarihlerde yapılan onarım ve eklerle özelliğini büyük ölçüde yitirmiştir.


Yeni Hamam (Merkez)

Kocaeli İstanbul Caddesi’nde bulunan bu hamamın kitabesi bulunmamaktadır. yapı üslubundan XVIII.yüzyılın sonlarında yapıldığı sanılmaktadır.

Plan düzeni olarak İstanbul Cağaloğlu Hamamı ile çok yakın benzerlikleri bulunmaktadır. Soğukluk, ılıklık ve sıcaklık bölümlerinden meydana gelen hamam, kesme ve moloz taştan yapılmıştır. Önündeki camekan kısmı yıkılmıştır. Soğukluk bölümü oldukça yüksek çifte bir kubbe ile örtülüdür. Sıcaklık dikdörtgen planlı olup, üzeri merkezi bir kubbe ile örtülüdür. Bu bölümün dört köşesine birer özel yıkanma yeri, aralarına da açık yıkanma yerleri yapılmıştır.


Çoban Mustafa Paşa Hamamı (Gebze)

Kocaeli Gebze ilçesi Gölcükönü Meydanı, Bağdat Caddesi ile Küçük Yazı Sokağı, Çömlekçi Bayırı ve Odunkapısı sokakları arasında bulunan Çoban Mustafa Paşa Külliyesi’nin bir bölümünü oluşturan bu hamam, Çoban Mustafa Paşa tarafından 1524 yılında yaptırılmıştır.
Halk arasında Çarşı Hamamı ve Çifte Hamamlar olarak da adlandırılmaktadır.

Hamam simetrik düzende çifte hamam plan tipinde olup, düzgün kalker taşından yapılmıştır. Alt pencerelerinin kemer ayaklarına kadar üçer sıra tuğla ve bir hatıl ile dış cepheye hareketli bir görünüm verilmiştir. Pencere kemerleri de tuğlalarla örülmüştür. Hamamın girişine ayrı bir özen gösterilmiş, kapı açıklıkları mermerden yassı kemerlerle örülmüş, üzerine de kalker taşından sivri kemerler yerleştirilmiştir.

Hamamın soğukluk kısmı dikdörtgen planlı olup, üzerini 12 m. yüksekliğinde bir kubbe örtmüştür. Bu kubbe üzerinde aydınlık feneri bulunmaktadır. Soğukluğun çevresinde 1.30 m. genişliğinde sedirler ve nişler sıralanmıştır. Ortasında da sekiz köşeli bir havuz bulunmaktadır. Ilıklığın sağ tarafında iki hela, karşısında ise yıkanma hücreleri bulunmaktadır. Sıcaklık bölümü oldukça geniş olup, üzeri merkezi bir kubbe ile örtülmüştür. Ortada göbek taşı, köşelerde de halvet hücreleri bulunmaktadır.

Çoban Mustafa Paşa Hamamı’nın kadınlar ve erkekler kısmı birbirlerinin eşidir. Her iki yapıda da simetriye önem verilmiş ve birindeki en ince detay diğerinde de tekrarlanmıştır. Hamam çeşitli zamanlarda onarım görmüş olup, günümüzde halen kullanılmaktadır.


Menzilhane Hamamı (Gebze)

Kocaeli Gebze ilçesinde, Menzilhane Mahallesi’nde, Sultan Orhan Camisi'nin yanında bulunan hamamın yapım tarihi kesin olarak bilinmemektedir. Cami ile hamamın yapı üslubu ve kullanılan malzemenin birbirine çok yakın benzerliklerinin oluşundan ötürü her ikisinin de aynı zamanda yapıldığı sanılmaktadır. Bunun yanı sıra Matrakçı Nasuh’un Gebze ile ilgili minyatüründe de Orhan Gazi Camisi’nin yanı başında bir hamam görülmektedir.

Menzilhane Hamamı küçük bir yapı olmasına karşılık ilginç bir plan düzenine sahiptir. Ancak 1970’li yıllardan sonra hamamı işletenler kendi görüşlerine göre bir takım ekler yapmışlar ve bu da hamamın orijinalliğinden uzaklaşmasına neden olmuştur.

Hamamın batı yönündeki dışa hafif çıkıntılı girişi üzerinde bir kitabe yeri varsa da rumi ve kıvrık dallardan oluşmuş bordür içerisindeki kitabe günümüze gelememiştir. Hamamın girişi ahşap ve düz tavanlıdır. Üç cephesine de oldukça yüksek ikişer pencere açılmıştır.Soğukluk kısmı küçük bir kubbe ile örtülmüş. Buradan dikdörtgen planlı sivri kemerlerle bölümlere ayrılmış sıcaklığa geçilmektedir. Sıcaklık kare planlı olup, üzerini pandantiflerin taşıdığı bir kubbe örtmüştür. Halvetin yanında tonozlu küçük yıkanma hücresi bulunmaktadır. Hamamın kuzeyine üzeri tonozlu bir sarnıç ve bir de külhan eklenmiştir.


Çarşı Hamamı (Gebze)

Kocaeli Gebze ilçesinde, Cumhuriyet Caddesi ile Hamam Sokağı arasında bulunan bu hamamın kitabesi günümüze ulaşamadığından yapım tarihi ile banisi bilinmemektedir. Kapı üzerindeki kitabelik yeri boş bırakılmıştır. Büyük olasılıkla bu hamam Çoban Mustafa Paşa Külliyesi’nin yapımından önce (1523-1534), külliyenin yapımında çalışan işçilerin yıkanması için yapılmıştır.

Hamam kesme ve kaba taştan yapılmıştır. Hamamın giriş kapısı yuvarlak kemerli olup, dikdörtgen silmeli bir çerçeve içerisine alınmış ve böylece görkemli bir görünüm elde edilmiştir. Kare planlı soğukluğun üzeri trompların taşıdığı merkezi bir kubbe ile örtülmüştür. Buradan geçilen sıcaklık bölümü yine kare planlı olup, merkezi kubbe ile örtülüdür. Hamam değişik zamanlarda onarılmış olmasına rağmen orijinalliğini korumuştur.

Kocaeli Kocaeli Sarayları


Diocletianus Sarayı (Merkez)

Kocaeli Kemalpaşa Mahallesi’nde Eski İstanbul Caddesi üzerinde bulunan Diocletianus Sarayı’nı Roma İmparatoru Diocletianus (MS.284-305), Nicomedia’da (İzmit) tiyatro, hipodrom ve Pazar yerinin yanı sıra yaptırmıştır. Romalı tarihçi Libianus 358’de şehrin geçirdiği büyük bir depremden sonra bu sarayın yapıldığını belirtmekte ve aynı zamanda sarayın mükemmelliğine değinmektedir:

“Bu şehir ağaçlar ve bahçeler içinde denizden akropole kadar teraslar biçiminde uzanırdı. Buradaki Helenizm’e ait her şeyin en güzelleri ve en mükemmelleri bulunurdu. Bu haşmeti imparator sarayının denize akseden gölgelerinde görmek mümkündür. Bu heybetli tablonun önünde yer alan liman her zaman gemilerle dolu olarak muhteşem tabloyu tamamlayan bir motiftir”.

Diocletianus Sarayı’nın yeri kesinlik kazanamamıştır. Bunun da nedeni İstanbul Caddesi üzerindeki yol yapımı ve yeni yapılanma bu sarayın kalıntılarını ortadan kaldırmıştır. Kaynaklardan öğrenildiğine göre; saray mermerlerle kaplı son derece görkemli bir yapı idi. Günümüze yalnızca çevredeki blok binaların altında kalan sarnıç kalıntıları gelebilmiştir.


Abdülaziz Sarayı (Av Kasrı) (Merkez)

Kocaeli Kemalpaşa Mahallesi’nde bulunan Abdülaziz Av Köşkü, Abdülaziz Sarayı, Av Kasrı, Küçük Saray ve Hünkâr Köşkü isimleriyle tanınmaktadır. İzmit Körfezi’ne hakim, çam ağaçları arasındaki bu yapı Sultan Abdülaziz (1861-1876) döneminde, Anadolu demiryollarının ilk bölümünü oluşturan Haydarpaşa-İzmit arasındaki 89 km. lik yolun 1875’te hizmete girmesi ve padişahın yapılacak törene gelmesi nedeniyle yaptırılmıştır. Bunun yanı sıra avlanmaya düşkünlüğü ile tanınan Sultan Abdülaziz’in zaman zaman bu yöreye gelip avlandığı iddia edilmişse de bunu kanıtlayacak belgeye rastlanmamıştır.

Sultan Abdülaizi Sarayı’nın mimarı Kirkor Amira Balyan’ın oğlu, Mimar Karabet Amira Balyan’dır. Karabet Amira Balyan bu sarayın yanı sıra İzmit’te bir çuha fabrikası ile Hereke’de kumaş ve halı fabrikası yapmıştır.

Sultan Abdülaziz Sarayı, mabeyn dairesi ve muhafızların bulunduğu yapılarla oldukça geniş bir alana yayılmıştır. Bu yapılar uzun süre Jandarma İl Komutanlığı, Ziraat Müdürlüğü ve Adliye olarak kullanılmış, yapılan onarımlar sonucunda da orijinalliğini büyük ölçüde yitirmiştir. Abdülaziz Sarayı ise Cumhuriyetin ilanından sonra bir süre Hükümet Konağı olarak kullanılmış, daha sonra Kocaeli Müzesi olmuştur.

Saray XIX.yüzyıl sonlarında Türk yapı sanatına egemen olan eglektik ve ampir üslupların bir araya getirildiği bir mimariyi yansıtmaktadır. Sarayın yapım tarihi kitabelerinin bozulmasından ötürü kesinlik kazanamamıştır. Sarayın geniş avlu duvarlarından bazıları günümüze ayakta gelebilmiştir. Saat Kulesi yönünde anıtsal bir avlu giriş kapısı bulunmaktadır. XIX.yüzyıl Avrupa mimarisi üslubunda yapılan bu giriş kapısı mermerden olup, girişin iç ve dış cephelerinde, yüksek kaideler üzerinde ikişer yuvarlak sütun ve kitabeler bulunmaktadır. Bu kitabelerin üzeri bir dönem sıva ile kapatılmış, 1978-1979 yıllarında sıvalar kaldırılmış ve altından yeşil zemin üzerine altın yaldızlı kitabeler ortaya çıkarılmıştır. Bu kitabelerde sarayın Abdülaziz döneminde yapıldığı yazılıdır.

Dış görünümü ile mermer kaplı, iki katlı bir yapı olan saray, ince uzun kemerli pencereleri ile Kocaeli’nin karakteristik bir yapısıdır. Pencerelerin kenarlarındaki kuvvetli kornişler kolonlarla birlikte tüm cepheye hareket kazandırmıştır. Yuvarlak kemerli giriş kapısından mermer döşeli büyük bir salona girilmektedir. Bu salonun iki yanında aynalı iki büyük oda ve arkasında da hizmetkarlara ait küçük bir oda, tuvalet ile üst kata çıkan gizli bir servis merdiveni bulunmaktadır. Sarayın ikinci katına tek yönlü başlayıp, ikiye ayrılan anıtsal mermer bir merdivenle çıkılmaktadır. İkinci katta büyük bir divanhane, onun iki yanında dinlenme ve yatak odaları, tuvalet, tümüyle mermer kaplı bir banyo bulunmaktadır. Fransa’dan özel olarak getirilmiş parkelerle kaplı olan ikinci katın pencerelerinin ahşap doğramaları beyziye yakın şekildedir. Bunun sonucu olarak da pencerelerde büyük boyda camlar yerine küçük camlar kullanılmıştır.

Sarayın ikinci katında özellikle tavanlarda bezemeler ve resimler bulunmaktadır. Fransız ressamı Sasso’nun eseri olan tavan bezemeleri sıva üzerine yağlı boya ile yapılmıştır. Aynı zamanda alt katın giriş tavanına da aynı ressam büyük bir madalyon yapmış, dışında kalan yerlere de geometrik geçmelerle kıvrık dallar yerleştirmiştir. Küçük iki madalyon içerinse ağaçlar arasında koşan bir geyik ve bir de aslan resmedilmiştir. Alt katın yan odalarının tavanları da oldukça basit çizgili, kıvrık dallar, çiçekler, meyveler ve çeşitli manzaralarla doldurulmuştur. İkinci kata çıkan merdiven üzerinde stilize palmetli yıldızların bulunduğu küçük bir madalyon görülmektedir. Bunun dışında kalan boş yüzeyler çiçek buketleri dörtgenler içerisine alınarak hareketli bir görünüm kazandırılmıştır.

İkinci katın divanhanesinin tavanı kasrın en zengin bezemelerine sahiptir. Burada bayrak, mızrak, kılıç, boru, balta ve terazi resimlerinden oluşan kompozisyonlar bulunmaktadır. Aralarına da güneş ışınları içerisinde Sultan Abdülaziz’in küçük tuğraları yerleştirilmiştir. Burada da kıvrık dallar, çiçekler ile tüm yüzey doldurulmuştur. Divanhanenin en önemli yağlı boya resimleri arasında, fırtınalı bir havada dalgalarla boğuşan, buharlı, yelkenli ve tek bacalı bir gemi görülmektedir. Diğer yağlı boya resimlerde arkasında dağların bulunduğu bir liman, önünde demir atmış buharlı ve yelkenli gemiler görülmektedir. Buradaki bir diğer resimde ise, karanlık bir havada kayalıkların önünde yelkenli bir kalyon görülmektedir. Bu resimlerde ressamın imzası bulunmamaktadır.

Sultan Abdülaziz Sarayı’nda bazı tarihi olaylar olmuştur. Atatürk Kocaeli grubunu denetlemek üzere 18-20 Haziran 1922’de buraya gelmiş, Fransız yazarı Claude Farrére ile burada görüşmüştür. Bunun ardından Atatürk 16-21 Ocak 1923’te İzmit Basın Toplantısını burada düzenlemiştir. Atatürk işgal altındaki İstanbul gazetelerinin başyazarlarını da burada kabul etmiş, devrimlerle ilgili günün koşullarından söz edilmiştir. Ancak, bu toplantının bazı bölümlerinin yayınlanmaması için de bir karar alınmıştır.

Saray 28 Haziran 1967’de Kocaeli Müzesi olmuştur. Yeni müzenin Fuar Alanı’na taşınmasına kadar da bu işlevini sürdürmüştür.

 

Kocaeli Kocaeli Çeşmeleri


Tarihi kaynaklardan öğrenildiğine göre İzmit’te tarih boyunca çok sayıda çeşme ve sebil yapılmıştır. Ancak bu çeşmelerin büyük çoğunluğu kente 1933 yılında Paşa Suyu’nun getirilmesi ile kendi haline bırakılmış ve bunların yıkılmalarına olanak sağlanmıştır. Çeşmelerden bazıları da yeni açılan yol ve caddelerden ötürü yıkılmıştır. Bu çeşmeler arasında; Selçuklu döneminde yapıldığı sanılan Tozluzade Çeşmesi 1966 yılında yıkılmıştır. Kocaeli Müzesi’ne rastlantı sonucu getirilen Hasanağa Çeşmesi (1882) Ulugazi İlköğretim Okulu yakınında Hacı Mehmet Ağa çeşmelerinin kitabeleri bu yıkımdan arta kalan örneklerdir. Bunların yanı sıra Gebze’de Hamam Çeşmesi, Orun Mustafa Çeşmesi, Meydan Çeşmesi günümüze gelemeyen çeşmeler arasındadır.


Canfeda Kethuda Kadın Çeşmesi (Merkez)

Kocaeli İzmit Körfezi’ne hakim tepede, İç Kale’nin ortasındaki set üzerinde yer alan Orhan Gazi Camisi’nin avlu kapısının karşısında bulunan bu çeşme Orhan Gazi Camisi ile beraber yaptırılmıştır. Daha sonra Canfeda Kethüda Kadın 1826 yılında çeşmeyi yenilemiş, Sultan II.Mahmut’un hazinedar ustası Suada Usta tarafından tamir edilmiştir.

Çeşmenin üzerinde Canfeda Kethüda Hatun’un 1826 yılında yeniden yaptırdığını gösteren sülüs yazılı kitabesi bulunmaktadır:

Kitabe:

Sahibü’l hayrat Canfeda Kethüda Kadın merhumenin İzmit’in midderununda inşa ve icrasına muvaffak oldukları
Çeşmeleri su yollarının müruru zaman ile müşrif-i harap ve muattal olmakla
Mu’ahharem menbaında külliyen tamir ve çeşmelere icrâya muvaffak olan hâlâ serlevhâ
Şehinşah-ı Cihân Hazret-i gazi Sultan Adli Mahmud Hân meddei zilâl-i
Devletehû ilâ âhır-id-devran efendimiz Hazretlerinin haremi saray-ı humayunlarından hazinedir ustalık
Rütbe-i celilesi ile şerefyabolan aliyyetüs şân suada usta hazretlerinin imarına muvaffak oldukları hayratıdır. H.1242 (1826)

Çeşme tümüyle mermer kaplı olup, yuvarlak ayna taşının üzerinde barok bezemeli kitabesi bulunmaktadır. Önünde yalak taşı, arkasında da dikdörtgen planlı su haznesi bulunmaktadır.

Mısırlıoğlu Çeşmesi (Merkez)

Kocaeli Hacı Hasan Mahallesi, Alaca Mescit Sokağı’nda bulunan bu çeşme, Mısırlıoğlu isimli bir kişi tarafından 1713’te yaptırılmıştır. Çeşme üzerindeki, sülüs yazılı kitabesi çok aşındığından yeterince okunamamıştır.

Çeşme Kocaeli’ndeki sayıca çok azalan iki cepheli çeşmelerden birisidir. Çeşme ayna taşı, yalak ve arkasındaki su haznesinden meydana gelmiştir.


Pertev Paşa Çeşmesi (Merkez)

Kocaeli Yeni Cuma Mahallesi’nde, eski İstanbul-Ankara Karayolunun yanında bulunan Pertev Mehmet Paşa Cami avlusunun güneybatısına da iki bölümden bir çeşme bulunmaktadır.


Nymphaion Çeşmesi (Merkez)

Kocaeli Tepecik Mahallesi’nde, İstanbul Caddesi, Yeni Turan İlköğretim Okulu yanındadır. Temelleri günümüze ulaşabilen bu anıtsal çeşme MS.II.yüzyılda yapılmıştır.

Nymphaion’un günümüze gelen kalıntılarından ve temellerinden anlaşıldığına göre, Anadolu'nun en büyük çeşmelerinden olduğu anlaşılmaktadır. Çeşme Korint düzeninde, sütunlarla süslenmiş bir cephesi bulunuyordu. Bu cephesinde de kitabesi bir kemer üzerine oturtulmuştur. 1930 yılında burada yapılan temel kazıları sırasında Nymphaion’a ait mimari parçalar ve heykeltıraşi örnekleri ortaya çıkarılmıştır.


Hünkar Çeşmesi (Gebze)

Kocaeli Gebze ilçesi, Hünkar Çayırı denilen yerde bulunan bu çeşme, IV.Mehmet zamanında, Sadrazam İbrahim Paşa tarafından, Fatih Sultan Mehmet anısına 1659 tarihinde yaptırılmıştır. Çeşmenin önüne Fatih Sultan Mehmet’in bir anıtı dikilmiştir. Halk arasında Fatih Sebili diye de adlandırılan çeşme, Fatih Sultan Mehmet’in otağını kurduğu yerdir.

Fatih Sultan Mehmet'in 27 Nisan 1481 cuma günü İtalya üzerine yapılacak bir sefer için üç yüz bin kişilik ordusuyla Üsküdar'dan İzmit'e doğru yola çıktığında, ordusuna mola verdiği ve otağını kurdurduğu çayırlık alana “Hünkar Çayırı” denilmektedir. Günümüzde bu alan Çayırova adıyla anılmaktadır. Çeşme yakın tarihlerde onarım görmüştür.


İbrahim Paşa (Çarşı) Çeşmesi (Gebze)

Kocaeli, Gebze ilçesinin merkezinde, Eski Çarşı’nın ortasında, Çoban Mustafa Paşa Hamamı’nın yanı başında bulunan bu çeşme, Sadrazam Köprülü Mehmet Paşa’nın kethüdası ve Veziri İbrahim Paşa tarafından 1664 yılında yaptırılmıştır. Çeşme üzerindeki kitabesinde İbrahim Paşa’nın ismi ve Ebcet hesabı ile düşürülen tarihi okunmaktadır.

Kitabe:

”Ayn İbrahim der kıl müsamil zemzemin
h.1075 (1664).”

Bu çeşmenin yapılması ile birlikte halk arasında bir mersiye söylenmiştir:

İbrahim Paşa kuyu kazmış
Dokuz arşın eni boyu
Terazi ile gelir suyu
Çeşmesi var Gebze’nin
Bundan evvel harab oldu
Bir efendi sebep oldu
Elli üçte tamir oldu
Bu çeşmesi Gebze’nin

Çeşme 6 m. eninde, 6 m. yüksekliğinde kare planlıdır.Üzeri piramidal bir çatı ile örtülüdür. Çeşmenin üç yönünde ayna taşları ile musluklar, kuzeyinde su deposu yer almaktadır. Suyunun akışı Terazi Sistemi ile sağlanmıştır. Çeşme 1933 yılında onarılmıştır.


Eskihisar Çeşmesi (Gebze)

Kocaeli Gebze ilçesi’nde Eskihisar’da bulunan bu çeşme, 1772 yılında yaptırılmıştır. Banisi bilinmemektedir. Çeşme 1850 yılında onarılmıştır.

Çeşme kare planlı olup, üzeri piramidal çatı ile örtülmüştür. 2 m. yüksekliğindeki çeşmenin ön ve arka yüzü 2.70 m., yan kısımları 3.15 m.dir. Günümüze harap durumda gelebilen çeşmenin kitabesi orijinal halini korumuştur. Çeşme çeşitli dönemlerde yapılan onarımlar nedeni ile özelliğini yitirmiştir.


Arapçeşme (Gebze)

Kocaeli, Gebze ilçesi Arapçeşme Mahallesi’nde bulunan bu çeşmenin kitabesi bulunmadığından banisi ve yapım tarihi kesinlik kazanamamıştır. Yapı üslubundan Osmanlı dönemine, XVIII. yüzyıla ait olduğu sanılmaktadır.

Çeşme kesme taştan yapılmış olup, üç yönünde musluk ve yalağı bulunmaktadır. Taşlarının renginden ötürü bu ismi aldığı sanılmaktadır. Çeşme 1946 yılında onarım geçirmiştir.


Papaz Çeşmesi (Gebze)

Kocaeli Gebze ilçesinde bulunan en eski çeşmelerden biri olup, kitabesi bulunmadığından banisi ve yapım tarihi ile ilgili bilgi bulunmamaktadır.

Çeşmenin bir Rum Ortodoks papazına izafeten yaptırıldığı söylenmektedir. Bu çeşmenin hemen yakınında bir kilisenin temel kalıntıları bulunmaktadır. Bizans dönemine ait olduğu sanılan çeşme günümüzde harap durumdadır.


Namazgâh Çeşmesi (Gebze)

Kocaeli Gebze ilçesi girişinde, eski Ankara-İstanbul yolu üzerinde bulunan bu çeşmenin, burada bulunan bir namazgâha ait olduğu bilinmektedir. Bundan ötürü çeşmeye Namazgâh Çeşmesi ismi verilmiştir. Günümüze harap durumda gelebilen kitabesinden, El Haç Abdi kerimesi tarafından 1773 yılında hayrat olarak yaptırıldığı öğrenilmektedir. Ayrıca onarım kitabesinde de 1923 yılında onarıldığı belirtilmektedir.

Çeşme günümüze gelememiştir.


Çatalçeşme (Gebze)

Kocaeli Gebze ilçesi, Tavşancıl Beldesi, Çerkeşli yolu üzerinde bulunan bu çeşmenin kitabesi bulunmamaktadır. Bizans dönemine ait olduğu sanılan çeşmenin bir aslan başından ibaret musluğu bulunmaktadır. Yakın tarihlerde bu musluğu kırılmış olan çeşme, günümüzde harap durumdadır.


Galipağa Çeşmesi (Gebze)

Kocaeli Gebze ilçesinde, Bayramoğlu yolunun Darıca girişinde bulunan bu çeşme, Darıca eşrafından Galipağa tarafından 1937 yılında yaptırılmıştır. Çeşme birkaç kez onarım görmüş olup, günümüzde kullanılmaktadır.


Banara Çeşmesi (Gebze)

Kocaeli Gebze ilçesinde bulunan Banara Çeşmesi’nin tarihi Roma dönemine kadar inmektedir. Eski İstanbul-Bağdat kervan yolu bu çeşmenin önünden geçiyordu. Günümüzde harap bir durumda olan çeşmenin restorasyonu Gebze belediyesi tarafından yapılmaktadır.


Kuşuncubaşı (Yolcuönü) Çeşmesi (Gebze)

Kocaeli Gebze ilçesi, Tavşancıl Beldesinde bulunan bu çeşmeyi kitabesinden öğrenildiğine göre, Kurşuncubaşı Hacı Hüseyin 1899 yılında yaptırmıştır. Hacı Hüseyin Milli Mücadele yıllarında Yahya Kaptan’a evini tahsis etmiş ve yakalandığı güne kadar da orada yaşamıştır.

Tavşancıl’da yaşayanlar Hıdrellez eğlencelerini bu çeşmenin bulunduğu yerde yapmışlardır. Bu çeşme gereksiz yere 1990 yılında yıktırılmıştır. Çeşmenin mimari yapısı kadar Yahya Kaptan’a yakınlığı olan Minareci Hacı Hüseyin’in tarihi belge niteliğindeki çeşmesinin yıkılması üzüntü vericidir.


Çarşı Çeşmesi (Gebze)

Kocaeli Gebze ilçesi, Tavşancıl’da bulunan bu çeşme, kitabesinden öğrenildiğine göre Kara Ali tarafından 1766 yılında yaptırılmıştır. Çeşmenin banisi Kara Ali ile çeşmeyi yapan Besim Usta’nın ismi çeşme duvarlarından birisine madalyon içerisine yazılarak yerleştirilmiştir. Bu çeşme de Belediye iş hanının yapımı sırasında, 1988 yılında yıktırılmıştır.


Hallaçdere Çeşmesi (Gebze)

Kocaeli Gebze ilçesi, Tavşancıl beldesinde bulunan bu çeşme Derviş İbrahim tarafından 1802 yılında yaptırılmıştır. Çeşmeyi yapan usta Tavşancıllı Muhammed Reis Usta’dır.

Kitabeli olan çeşme, köfeki taşından yapılmış olup ön yüzünde ayna taşı ile su yalağı bulunmaktadır.


Şakir Çeşmesi (Gebze)

Kocaeli Gebze ilçesi Tavşancıl beldesinde bulunan bu çeşme, kitabesi bulunmadığından yapım tarihi bilinmemektedir. Ancak üzerini örten beton kaplamanın altında kesme taştan yapıldığı görülmektedir. Büyük olasılıkla Bizans döneminden kalmış, Osmanlı döneminde de yenilenerek kullanılmıştır.

 

Kocaeli Kocaeli Saat Kulesi


İzmit, Kemalpaşa Mahallesi’nde Av Köşkü ile Atatürk Heykeli arasında, tepe üzerinde yer alan Saat Kulesi'ni, İzmit Mutasarrıfı Musa Kazım Bey tarafından Sultan II. Abdülhamit'in tahta çıkışının 25. Yıldönümü nedeniyle yaptırmıştır. Saat Kulesi’nin mimarı, Mimar Vedat Bey’dir.

Saat Kulesi’nin üç tarafında bulunan sebillerin alınlığında ve kapısı üzerinde kitabeler bulunmaktadır. Bu kitabelerde “1318 Belediye etti inşa bu kule ile çeşme-i Seyit Kamari’ye” yazılıdır. Orta kattaki yuvarlak kartuş içerisinde de Sultan II.Abdülhamit’in tuğrası bulunmaktadır. Kulenin giriş kapısı yanındaki Türkçe bir kitabeden de SEKA tarafından 1970’te onarıldığı yazılıdır.

Saat Kulesi, köşelerinde ikişer sütun ve kenarlarında yuvarlak kemerli sebiller bulunan kare bir kaide üzerinde yükselmektedir. Sebiller basık yuvarlak niş şeklinde olup, silmelerle çevrelenmiştir. Ayrıca sebillerin profilli birer teknesi bulunmaktadır. Buradaki sebilli kaide üzerinde yükselen kulenin köşeleri pahlanmış kare prizma şeklindedir. Kaide ile gövde arasına bir balkon yapılmıştır. Bundan sonra gövde enine üç silme ile dört kata bölünmüş, üzeri de piramidal bir külah ile örtülmüştür. Geniş saçakları olan bu külahın altında dört yöne yönelik birer saat kadranı yerleştirilmiştir. Neo-Klasik üslupta yapılan Saat Kulesi’nin her köşesinde silmeli, ince uzun birer pencere bulunmaktadır.

 

Kocaeli Kocaeli Anıtları


Atatürk Anıtı (Merkez)

Kocaeli il merkezinde, Sultan Abdüaziz Sarayı ile İstasyon arasındaki tepe üzerinde bulunan Atatürk Anıtı’nı Nijat Sirel 1933 yılında tunçtan yapmıştır.

Mermerden dikdörtgen yüksek bir kaide üzerinde Atatürk, asker üniforması ile tasvir edilmiştir. Sırtında pelerini ile Atatürk denize yönelik sağ kolunu ileriye doğru uzatmıştır. Bu şekilde uygarlığın batıda olduğu simgesel olarak tanımlanmıştır.

Heykelin kaidesi üzerinde Atatürk’ün Lozan Konferansı sırasında İzmit’te yapmış olduğu konuşmalar bölümler halinde yazılmıştır. Atatürk'ün bu heykeli yakınındaki saat kulesi ve Abdülaziz Sarayı ile birlikte Kocaeli'nin simgesi konumundadır.


Hannibal Anıtı (Gebze)

Kocaeli Gebze ilçesinde TÜBİTAK arazisi içerisinde Hannibal’in mezarının bulunması için XIX.yüzyıldan itibaren büyük çaba gösterilmiş, ancak kesin bir sonuç alınamamıştır. Atatürk 1934 yılında bu konu ile ilgilenmiş, mezarının bulunmasını ve etrafının düzenli bir park haline getirilerek, üzerine bir anıt dikilmesini istemiştir. Bunun üzerine araştırmalar yoğunlaştırılmış ve bugünkü TÜBİTAK arazisi içerisinde bulunan Hannibal Tepe üzerinde durulmuştur. Mezarın bulunamamasına karşılık Atatürk’ün bu isteği 1981 yılında gerçekleştirilmiştir.

Hannibal Anıtı’nın yapımına 1980 yılının sonlarında başlanmıştır. Kocaeli valiliği’nin, Karayolları’nın, Tarım ve Köy İşleri Bakanlığı’nın ve TÜBİTAK’ın ortak çalışmaları ile anıt tamamlanmıştır. Kültür Bakanı Cihan Baban tarafından 24 Temmuz 1981 günü anıt açılmıştır.

Hannibal Anıtı 900 m2’lik bir alanı kapsayan beş ayrı bölüm halindedir. Bu bölümlere Türkçe, İngilizce, Almanca, Fransızca ve İtalyanca olmak üzere Hannibal’in kısa yaşam öyküsünü anlatan mermer kitabeler yerleştirilmiştir. Bu kitabelerde:

“Bu anıt, Atatürk’ün doğumunun 100.Yıldönümünde büyük komutan Hannibal’e olan beğenilerin bir ifadesi olarak yapılmıştır. Hannibal, Kartaca’nın ünlü bir komutanı ve devlet adamıdır. MÖ.247 yılında, Kuzey Afrika’da doğmuş, Roma’yı yok etme duyguları içerisinde yetişmiştir.

Babası Hamilkar Barkas’ın Roma’ya karşı başlattığı ve tarihe Pön Savaşı adı ile geçen çarpışmaları sürdürmüştür. Ünlü Roma yürüyüşü bu komutan tarafından düzenlenmiş ve fillerle güçlendirdiği ordusu ile Romalıları İtalya’da, Barletta’da yenmiştir.

Pek çok askeri zafer kazanan Hannibal Romalılara karşı başlattığı yeni bir savaş için Suriye Kralı Prussias’ın yardımını sağlamaya çalışmış ancak, başarılı olamamıştır.

Bithynia Kralı tarafından Romalılara teslim edileceğini öğrenmesi üzerine Bihynia topraklarında Libyssa’da intihar ederek MÖ.183 yılında ölmüştür.” Yazılıdır.

Hannibal Anıtı 25 ton ağırlığında, Hereke’den getirilen puding taşından yapılmıştır. Anıtın ortasına İstanbul Arkeoloji Müzeleri Heykeltıraşı Nejat Özatay’ın yapmış olduğu Hannibal’in portresi yerleştirilmiştir.


Yahya Kaptan Anıt Mezarı (Gebze)

Kocaeli Gebze ilçesi, Tavşancıl’da bulunan Yahya Kaptan’ın Anıt Mezarı, Atatürk’ün isteği üzerine, öldürüldüğü yer olan Tavşancıl’da yaptırılmıştır.

Yahya Kaptan Milli Mücadele sırasında İzmit bölgesinde Milli Mücadeleyi örgütleyen kişidir. Yahya Kaptan 1910 yılında Makedonya’da amcasına saldıran bir Bulgar’ı öldürerek dağa çıkmıştır. O yıllarda Balkan ülkelerinde Osmanlı otoritesi çok zayıflamıştı. Yahya Kaptan kendi çetesini kurarak Bulgarlara karşı mücadele etmiş ve çete reislerine verilen Kaptan unvanını almıştır. Balkan Savaşı’ndan sonra İstanbul’a gelerek Teşkilat-ı Mahsusa’ya katılmıştır. Bundan sonra Sırplara karşı sabotajlara, Halil paşa’nın Irak cephesindeki mücadelesinde faal olarak görev almıştır.

I.Dünya Savaşı sonunda İttihatçılar ile birlikte mücadeleye girişmiş, ittihatçıların menzil grubunda Anadolu’ya malzeme ve insan aktarımını sağlayan Kocaeli Yarımadasını kontrol altında tutmuştur. Milli Mücadele sırasında bölgeyi örgütlemiş ve Atatürk’e bağlılığını bildirmiştir.

İstanbul Hükümeti’nin Jandarma Komutan Vekili Hilmi komutasındaki askeri birlik tarafından Tavşancıl’da kuşatılarak yakalanmış ve öldürülmüştür. Yahya Kaptan öldürüldüğünde 29 yaşında idi. Atatürk Yahya Kaptan’ın öldürülüşünden son derece etkilenmiş, Nutuk’ta Yahya Kaptan olayına uzun yer vermiş ve Onun için devrim tarihimizin en önemli kişilerinden biri olarak söz etmiştir.


Karamürsel Bey Anıt Mezarı (Karamürsel)

Kocaeli Karamürsel ilçesi büyük mezarlığında bulunan Karamürsel Bey’in anıt mezarının batı tarafında taşa oyulmuş bir kadırga resmi bulunmaktadır.

XIV.yüzyılda yaşamış Türk komutanlardan olan Mürsel Bey, savaşlarda gösterdiği kahramanlık ve cesur davranışlarından dolayı Kara unvanı ile anılmıştır. Mürsel Bey denizcilik yönünden bilgisinden ötürü Osmanlı Beyliği içerisinde ün yapmıştır. Marmara’da Osmanlının deniz gücünün kurulmasında büyük payı olmuş, bugünkü Karamürsel’de 1327 yılında ilk Osmanlı tersanesi kurulmuş, savaş gemilerinin yapımına başlanmıştır. Osmanlılar denizciliği teşkilatlandırmış ve Karamürsel Bey de Osmanlı Devleti’nin ilk Derya beyi olmuştur. Karamürsel Bey’in vasiyetinde “Ölünce beni öyle bir yere gömün ki; sırtım dağlara dayansın, kucağıma denizi verin, daima Donanmayı göreyim” demiştir.

Karamürsel Bey öldükten sonra gömüldüğü Pronektos’a Karamürsel ismi verilmiştir. Karamürsel Bey’in anıtı Karamürsel belediyesi tarafından yapılmış, 4 Temmuz 1976’da açılmıştır. Anıtın altındaki beyaz mermer kitabeye Karamürsel Bey’in kısa bir özgeçmişi yazılmıştır.

Mürsel Bey'in mezarının üzeri, dört ayak üzerine oturtulmuş çadır şeklinde modern bir üst örtü ile kapatılmıştır.


Akçakoca Anıtı (Kandıra)

Kocaeli Kandıra ilçesi Kefken yolu yakınındaki Babadağ’da, Kocaeli’nin fatihi Akçakoca Bey’in anıt mezarı bulunmaktadır.

Akçakoca, Osman Gazi’nin kumandanlarından olup, Sakarya ve İzmit’e akınlar yapmış ve buralardaki Bizans kalelerini ele geçirmiştir. Osman Gazi’nin oğlu Orhan Bey’in şehzadeliği sırasında Ona hocalık da yapmıştır. Akçakoca 1328 yılında Kandıra yakınlarında ölmüştür.

Akçakoca’nın mezar anıtı 1974 yılında yapılmıştır. Anıt dışa açık piramidal gövdeli olup, yüksek bir podyum üzerine mezar lahti yerleştirilmiştir.

 

 

Kocaeli Kocaeli Köprüleri


Kanuni Sultan Süleyman (Dil İskelesi) Köprüsü (Gebze)

Kocaeli Gebze ilçesi Dil İskelesi Mevkii’nde, Dil İskelesi Suyu üzerinde bulunan ve Mimar Sinan’ın eseri olan bu köprü XVI.yüzyılda yapılmıştır. Kitabesi bulunmadığından yapım tarihi kesinlik kazanamamıştır. Subasan Vadisindeki bu köprü aynı zamanda Bağdat yolunun bir bölümüdür.

Kesme kalker taşından yapılan bu köprü, üç gözden meydana gelmiş, 45.24 m. uzunluğunda, 6.20 m. enindedir. Ortadaki büyük gözün açıklığı 10.60 m.dir. Köprünün tempan duvarları ile kemerlerinde kullanılan taşlar diğer köprülerde karşılaşılan taşlardan çok daha küçük ölçüdedir. Kemerdeki kilit taşı dışarıya doğru çıkıntılı bir şekilde yerleştirilmiştir. Köprünün ana gözünün iki yanında ayaklar üzerinde yuvarlak kemerli, hafifletme gözlerine yer verilmiştir. Ayrıca sağ tarafta, köprü ucunda da küçük bir tahliye gözü bulunmaktadır. Köprü ayakları ile selyaranlarda büyük boyutlu taşlar kullanılmıştır. Selyaranların menba tarafında olanlar sivri, mansap tarafında olanlar ise dikdörtgen şekildedir.

Köprü harap olmasından ötürü 1972 yılında Karayolları tarafından onarılmış, yıkılan korkuluklarla selyaranlar ve baba taşları yenilenmiştir. Günümüzde İstanbul tarafındaki baba taşı orijinal, diğerleri yenilenmiştir. Bu arada köprünün üzeri de betonla kaplanmıştır.


Valide Sultan Köprüsü (Karamürsel)

Kocaeli Karamürsel ilçesi, Karamürsel-Yenişehir yolu üzerinde bulunan bu köprü Karamürsel’e 25 km. uzaklıktadır. Yalak Deresi üzerindeki köprünün kitabesi günümüze gelememiştir. Ancak, XVI.-XVII.yüzyılda Osmanlı döneminde yapıldığı, yapı üslubundan anlaşılmaktadır. Banisinin Valide Sultan olduğu söylenirse de hangi Valide Sultan olduğu bilinmemektedir.

Köprü üç gözden meydana gelmiş olup, 63.80 m. uzunluğunda, 4.55 m. genişliğindedir. Ortadaki en büyük gözün genişliği ise 12.35 m.dir. Muntazam kesme taştan yapılmış olan köprü sivri kemerli olup, sivri kemerleri tempan duvarlarına göre daha içeridedir. Köprünün ayakları önünde üçgen selyaranlar bulunmaktadır. Mansap tarafındaki selyaranlar ise, üçgen prizma şeklindedir. Köprünün büyük kemerinin kilit taşına bir rozet yerleştirilmiştir. Ayrıca kemerin sivri ucuna ulaşabilecek şekilde de üç volütlü taş buraya yerleştirilmiştir.

Bu köprü günümüzde onarılmış ve kullanılmaktadır.


Taş Köprü (Gebze)

Kocaeli Gebze ilçesi ile İzmit sınırında olan bu köprü Kanuni Sultan Süleyman döneminde Mimar Sinan tarafından yaptırılmıştır.

XVI.yüzyıla tarihlendirilen dere üzerindeki bu köprü kesme taştan yapılmış, bu yüzden de halk arasında Taş Köprü ismi ile anılmıştır. Köprünün ortasında yuvarlak kemerli büyük bir göz, bunun iki yanında da yuvarlak kemerli ikişer göz bulunmaktadır. iyi bir durumda günümüze gelen köprü halen kullanılmaktadır.

 

 

 

Kocaeli Kocaeli Namazgâhı


Namazgâh (Gebze)

Kocaeli Gebze ilçesi girişinde bulunan Namazgâh ve yanındaki çeşme, İstanbul-Bağdat kervan yolu üzerinde, bir menzil noktasında yapılmıştır. Bu menzil İstanbul’dan yola çıkan kervanların ilk konakladığı yerdir.

Namazgâh yüksekçe kesme taştan bir seki üzerinde, mihrap taşı ve yanındaki çeşmeden meydana gelmiştir. Yanında kesme taştan bir de minberi bulunuyordu. Ancak zamanla mihrap ve minberi yıkılmıştır. Çeşmesi de harap bir durumda günümüze gelebilmiştir. Bu çeşme üzerindeki sülüs yazılı kitabesinde:

“Sahibül hayrat ve hasenat
El Haç Abdi Kerimesi” yazılıdır.

Bu çeşme 1773 tarihlidir. Ancak, namazgâh XVI.yüzyılda yapılmıştır. Çeşme, Namazgâh Çeşmesi’nin yerine daha sonraki dönemde yapılmıştır.

 

Kocaeli Kocaeli Müzeleri


Kocaeli Arkeoloji Müzesi (Merkez)

Kocaeli’nde müzecilik çalışmaları SEKA Kağıt Fabrikası’nın temel kazısında ortaya çıkan eserlerin ve çevredeki dağınık durumda bulunan mimari parçaların ve heykellerin bir araya getirilmesi amacıyla 1938 yılında başlamıştır. Toplanan bu eserler Kocaeli Merkez İlkokulu’nda, daha sonra da Sümer İlkokulu’nda koruma altına alınmıştır. II.Dünya Savaşı yıllarında İzmit Kağıt Fabrikası’nın arazisi içerisinde bir müze kurulması düşünülmüş, ancak bu çalışma mümkün olamayınca da toplanan eserler 1947 yılında İstanbul Arkeoloji Müzeleri’ne götürülmüştür. Bundan sonra İzmit’te Sultan Abdülaziz Sarayı Milli Eğitim Bakanlığı’nca restore edilmiş, Sümer İlkokulu’nda bulunan ve İstanbul Arkeoloji Müzeleri’ne götürülmeyen büyük boy eserler sarayın bahçesine nakledilmiştir.

Abdülaziz Sarayı’nın müze yapılmak üzere restorasyonu tamamlandıktan sonra Valilik Makamı olarak kullanılmış ve müzenin açılması da ertelenmiştir. Milli Eğitim Bakanlığı sarayın müze için tahsisini sağlamıştır. Eski Eserler ve Müzeler Genel Müdürlüğü saray içerisinde teşhir ve tanzim düzenlemelerini yaparak Kocaeli Müzesi’ni 28 Haziran 1967 tarihinde hizmete açmıştır.

Müzede eserler arkeoloji ve etnoğrafya olarak iki ayrı bölümde sergilenmiştir. Sarayın zemin katında giriş holü ile sağ ve solundaki salonlarda mermer kabartmalar, mimari parçalar, alınlıklar, Kandıra’nın Kumköyü’nde bulunmuş Medusa başı, MÖ.III.yüzyıla tarihlenen steller, Kandıra’nın Kumköyü’nde bulunan erkek ve kadın mermer heykelleri, Roma dönemine ait kartal, kybele heykelleri teşhir edilmektedir. Ayrıca çeşitli dönemlere tarihlenen pişmiş toprak ve madeni eserler de vitrinler içerisinde bulunuyordu. İzmit’in doğu nekropolü olan Kanlıbağ Tümülüsü’nden çıkan objeler, Konca Mezar Anıtı’nda bulunan kandil ve keramikler de onları tamamlıyordu. Müzenin üst katı Sultan Abdülaziz’in İzmit’i ziyareti için hazırlanmış eşyaları içermektedir. Burada XIX.yüzyıla ait saray eşyaları, konsollar, aynalar, saatler, şamdan takımları, yazı takımları ve bir vitrin içerisinde de Nicomedia (İzmit) şehri adına basılan sikkeler, Roma sikkeleri, Bizans sikkeleri ve İslami sikkeler onları tamamlıyordu.

Müze bahçesinde tersane kitabesi 1863, lahitler, lahit kapakları, MS.III.yüzyıla tarihlenen araba yarışını gösteren kabartma ve mimari parçalar sergilenmekte idi.

Kocaeli Arkeoloji Müzesi Sultan Abdülaziz sarayının yeniden restore edilmesi nedeniyle restorasyonu tamamlanan Saatçi Ali Efendi Konağı’na, ardından da Kocaeli Fuar alanında yeni yapılan müzeye Bitinya ile Nicomedia dönemine ait Helenistik, Roma ve Bizanslılara ait eserler Kocaeli Fuar alanına taşınmıştır.


Etnoğrafya Müzesi (Saatçi Ali Efendi Konağı) (Merkez)


Kocaeli Veli Ahmet Mahallesi’nde, Alacamescit Gümüşlü Sokağı’nda bulunan Saatçi Veli Efendi Konağı diye tanınan bu yapı 1774 yılında yapılmıştır. XVIII.yüzyılın Türk sivil mimari örneklerinden olan bu konak, ağaç işleri, kalem işleri ve mimari yapısı ile döneminin örneklerinden birisidir.

Konağın bodrum katı kagir, diğer iki katı ahşap olarak yapılmıştır. Bodrum katı kayagan taşı ile döşenmiştir. Tavanı ahşap kaplamalıdır. Zemin katında sofa etrafında üç oda, mutfak ve yarı gömme bir balkon bulunmaktadır. Üst katta ise biri başoda olmak üzere sofaya açılan üç odası vardır. Konağın oda ve sofalarının duvarları bitkisel ve geometrik kalem işi ile bezelidir.

Saatçi Ali Efendi Konağı Kültür Bakanlığı tarafından kamulaştırılmış ve onarılmıştır. Bundan sonra Kültür Bakanlığı’nca Etnoğrafya Müzesi olarak 1987’de ziyarete açılmıştır.

Konak yöresel etnoğrafik eşyalarla düzenlenmiştir. Giriş katı ile orta sofada Kocaeli’nin Kandıra ilçesinde yakın tarihlere kadar evlerde dokunan Kandıra Bezi dokuma aletleri sergilenmektedir. Giriş katının ilk odası mutfak olarak düzenlenmiştir. Burada ahşap mutfak dolapları, ahşap ocak nişi ve raflarda bakır mutfak malzemeleri bulunmaktadır. Kocaeli günlük yaşamı yöresel giysiler içerisindeki mankenlerle burada canlandırılmıştır.

Üst kat sofasının güneybatısındaki oturma bölümü bir oda olarak düzenlenmiş, pencere önüne sedirler yerleştirilmiştir. Bu sedirlerin üzerinde kilimler, cicim yastıklar, ortada kapaklı mangal, pirinç tepsi içerisinde semaver ile kahve takımları sergilenmiştir. Yine üst katta gelin odası düzenlenmiş, burada bebeğini uyutan anne, kadife bindallı giysi içerisinde tasvir edilmiştir. Ayrıca burada ahşap çeyiz sandığı, aynalı konsol, bakır mangal, ajur işlemeli beşiğe de yer verilmiştir. Bu katta ayrıca vitrin içerisinde kandıra Bezi el işlemeleri, gümüş kemerler, gümüş takılar, fincan zarfları ve telkari şekerlikler de sergilenmektedir.

Konağın aynalı salonunda saatler, kömür ütüleri, aslan başlı baston, pirinç gaz lambası, pirinç kapaklı mangal, bakır sahanlar ve çeşitli dokuma örnekleri, para keseleri, nalınlar, tepelikler, küpe ve mühürler de bulunmaktadır.


Veli Ahmet Mahallesi Kocaeli
Tel : (0262) 321 22 74
Faks : (0262) 325 53 54


Gayret Gemi Müzesi (Merkez)

Kocaeli T.C.G. Gayret Müzesi Deniz Kuvvetleri Komutanlığı’nın yönetiminde bir gemi müzesidir. ABD başta olmak üzere Avrupa’nın bazı devletlerinde tarihte iz bırakmış gemiler müzeye dönüştürülmüştür. Yılar öncesi gemi müzeciliği düşüncesi bizim yönetimlerde de düşünülmüş olsa idi Türk deniz tarihinde önemli bir yeri olan Yavuz Zırhlısı da müzeye dönüştürülebilirdi.

Gayret Gemisi 1973 yılında Türk Deniz Kuvvetleri’ne katılmış 1995 yılında da hizmetten çekilmişti. Gemi Gölcük Tersanesi’nde onarıldıktan sonra 1997’de Müze ve Sanat Galerisi olarak halkın ziyaretine açılmıştır. Gayret Gemisi’nin, Köprüüstü, Savaş Harekât Merkezi, Komutan Kamarası, Mutfak ve Çamaşırhane gibi bölümleri orijinal olarak ziyaretçiye sunulmaktadır. Ayrıca ziyaretçiler için oturup dinlenecekleri açık ve kapalı kafeteryalar da gemi içerisinde bulunmaktadır. Bunun yanı sıra gemide sergi alanlarına da yer ayrılmış, sanat ağırlıklı sergiler burada yapılmaktadır.

İzmit Tren Garı arkası, Yelken Kulübü yanı.
Tel: (0262) 323 33 83


Gölcük Deniz Müzesi (Gölcük)

Kocaeli Gölcük ilçesinde Genel Kurmay Başkanlığı’nda Türk Deniz Tarihini topluma yansıtabilmek için kurulan Gölcük Deniz Müzesi 1976 yılında ziyarete açılmıştır.

Müzede Türk denizciliğinin XI-XX. yüzyıl arasındaki tarihi çeşitli objeleri, fotoğrafları ve haritaları sergilenmektedir. XIV. Yüzyılda yapılan ilk gemi toplarının, Alanya Tersanesi’nin resimleri, Beylikler ve Osmanlılar döneminin ünlü denizcilerinin tanıtımı, ünlü denizcilik olayları, deniz savaşları, Fatih Sultan Mehmet’in Osmanlı kadırgalarını Haliç’e indirişi, Osmanlıların Malta Adası’nı 1565’de ele geçirişi müzenin belli başlı konularından birkaç örnektir. Ayrıca Cumhuriyetin başlangıcından itibaren Deniz Kuvvetleri’nin görev almış gemilerinin fotoğraf ve bilgileri panolarda izleyiciye anlatılmaktadır.

Deniz Müzesi’nde XVII. yüzyılda kullanılmış ağızdan dolma kaval topları, XVIII-XIX. yüzyıllarda yapılmış çakmaklı kapsüllü ve tek fişek hazneli tüfekler, 1887-1898 yıllarında giyilen denizci giysileri de sergilenmektedir.

Atatürk’e ayrılan galeride Atatürk’ün Milli Mücadele için Bandırma yolcu gemisi ile Samsun’a seyahati ve Cumhuriyetin ilanından sonraki yıllarda savaş gemilerimizin yaptığı geziler harita üzerinde belirtilmiştir.

Kıbrıs Barış Harekatı sırasında (20 Temmuz 1974) ele geçirilen Rum hücumbotları, Yavuz Kruvazörüne ait dörtlü torpido kovan grubu, 45’li füme ve klâsik torpidolar, Türk yapısı demirli mayınlar, Mobil Krupp topları, dekovil lokomotif ve vagonları, 1923’de kullanılan topçu mesafe aleti de müzenin bahçesinde sergilenmektedir.


Gölcük Deniz Kuvvetleri Garnizonu
Tel: (0262) 414 66 01/ 30 81


Osman Hamdi Bey Evi ve Müzesi (Gebze)

Kocaeli, Gebze İlçesi Eskihisar Köyü’nde 1884 yılında yaptırdığı, yaşamının bir bölümünü geçirdiği, I. Dünya Savaşı’nda bir süre karargah komutanına tahsis edilen, İsmet İnönü’nün Kurtuluş Savaşı sırsında birkaç gün kaldığı, Atatürk’ün de 1933 yılında geldiği köşk, Kültür Bakanlığı tarafından 1966 yılında kamulaştırılmış, 29 Eylül 1987 yılında da Osman Hamdi Bey Evi ve Müzesi olarak açılmıştır.

Osman Hamdi Bey Eskihisar’ı babasının Gebzede’ki konağında iken küçük yaşlarda tanımış, sonraki yıllarda, deniz kıyısındaki köşkü, resimhane, kayıkhane ve müştemilat binalarını kendisi çizerek 1884’de yaptırmıştır. İki katlı bu köşkün giriş katındaki ahşap kapılarını 1901-1903 yıllarında tabloları kadar değerli resimlerle süslemiştir.

Osman Hamdi Bey Köşkü iki katlı ahşap bir yapıdır. Taş temeller üzerine ahşap malzeme ile yapılmıştır. Köşkün denize yönelik ahşap direkli bir verandası ve onun üstünde bir balkonu bulunmaktadır. Üzeri kırma çatı ile örtülüdür.

Osman Hamdi Bey öldükten sonra, 23 Şubat 1910’da büyük bir devlet töreni ile vasiyeti üzerine Eskihisar’a getirilmiş ve köşkünün bahçesine gömülmüştür. Üzerindeki mezar taşı Selçuklu dönemine ait bir mezar taşıdır. Bakanlar Kurulu kararı ile bu taş mezarı üzerine dikilmiştir. Mezar taşı da, üzerindeki yazı frizleri ve taş işçiliği yönünden önemli bir eserdir.

Kocaeli Müzesi’nin yönetiminde olan müzede Osman Hamdi Bey’e ait eşyalar, tablolarının reprodiksiyonları, kendisine ve ailesine ait fotoğraflar sergilenmektedir

 

Kocaeli Kocaeli Kilise ve Manastırları


Yunan Haçı Planlı Kilise (Merkez)

Kocaeli, Bekirdere Mevkii’nde, Kandıra yolu üzerinde il merkezine 3 km. uzaklıkta, kaynaklarda ismi geçen bir kilise bulunuyordu. Bu kiliseden günümüze herhangi bir kalıntı gelememiş ancak, Rüstem Duyuran 1948 yılında bu kilisede bir araştırma yapmıştır.

Rüstem Duyuran’ın kazı raporunda da belirttiği gibi buradaki kilise dikdörtgen planlı, üç nefli ve üç apsisli idi. İlk bakışta bazilika plan tipini andıran bu kilise, 7.00x20.00x10.00 m. ölçüsünde bir yapı olup, ana mekan dört sütun tarafından taşınan merkezi bir kubbe ile örtülü idi. Bizans yapı sanatında kapalı Yunan haçı denilen plan grubu içerisindedir. Kilisenin zemini mermer döşeli olup, duvarlarında moloz taşlar ve çevreden toplanmış mimari parçalar ile kitabeler bulunuyordu. Büyük olasılıkla bu kilise MS.VI.-VII. Yüzyıllarda yapılmıştır.


Ayios Pandeleimon Manastırı (Merkez)

Kocaeli Yenidoğan Mahallesi’nde, Manastır Bayırı yamacında bu manastırın kalıntıları bulunmaktadır. XX.yüzyılın başlarında Hıristiyanların ziyaret ettiği bu kilisenin içerisinde ayrıca Aziz Panteleimon’un mezarı da bulunuyordu.

E.D.D.Alessio 1912 yılında buraya gelmiş ve manastır civarında yedi odalı bir de kriptoya rastlamıştır. Bu azizin mezarının yeri Bizans sanat tarihçileri tarafından tartışmalıdır. Bazılarına göre, azizin mezarı kriptoda değil, manastır kilisesinin temelleri altında bulunuyordu. Nitekim kilise içerisinde 12 basamaklı bir merdivenle inilen 4.00x4.00 m. ölçüsündeki tonoz örtülü şapelin ortasında görkemli bir lahit bulunuyordu. Kilisenin son derece sade bir mimariye sahip olmasının yanında lahtin zenginliği şaşırtıcıdır. Popodin ve Wulff bu lahti IV.yüzyıla tarihlendirmektedirler. Lahit içerisinde yapılan araştırmada ölüye ait herhangi bir izle karşılaşılmamıştır. Bazı iddialara göre de bu lahit, azize ait olmayıp, Haçlı Seferleri sırasında burada ölen bir şövalyeye aittir.


Kenthaber Kültür Kurulu

Kocaeli Kocaeli Kale ve Surları


Nicomedia (İzmit) Surları ve Kalesi (Merkez)

Kocaeli akropolünün sur ve kalelerini D.Pogodin ve F.Wulff incelemiştir. Onların yaptığı araştırmaya göre, şehir surları Roma, iç ve dış kale de Bizans dönemine tarihlendirilmiştir. İzmit surları, Paç Mahallesi’nde, Paç Camisi’nin bulunduğu yerden başlayarak kuzeye doğru devam etmiş, Terazi Bayırı’nın en yüksek noktasına ulaştıktan sonra güneybatıya dönerek sahile ulaşmıştır. Bu surların yapımında Nicomedia’nın antik çağ mezarlarına ait mimari parçalar, yer yer mezar taşları blok taşların arasında kullanılmıştır. Ayrıca duvarlar tuğla ve harç tabakaları ile de sağlamlaştırılmıştır.

Roma Çağı duvar tekniği ve tuğla işçiliğini göstermesi yönünden İzmit şehir surları büyük önem taşımaktadır. Roma duvarları arasında yer yer Helenistik döneme ait parçalara da rastlanmaktadır. Roma döneminde böylesine geniş bir sur alanı içerisinde Roma yerleşiminin bulunduğu da söylenemez. Yalnızca herhangi bir saldırıya karşılık önlem olarak surlar böylesine geniş tutulmuştur. Çevredeki Eskihisar, Darıca kaleleri ile karşılaştırıldığında yapı tekniğinin birbirlerine çok yakın olduğu da görülmektedir.

İmparator I.Nicomedes döneminde (MÖ.278-250) Kocaeli Bithynia Krallığı’nın merkezi olduğu zaman dış surlar yapılmıştır. Bu döneme ait surların bazı bölümleri günümüze kadar varlığını korumuştur. Ancak bu surların kapı ve kulelerini belirten bir planı bulunmamaktadır. Yalnızca Nezih Fıratlı’nın İzmit Rehberi’nde iç ve dış surları gösteren bir haritası bulunmaktadır.

Surlar doğu-batı doğrultusunda 75-100 m. uzunluğunda; kuzey-güney doğrultusunda 50 m. genişliğindedir. Surlar kuzey ve güneybatıda burçlarla desteklenmiştir.

Bizans dönemine tarihlenen İç Kale, şehrin en yüksek yerinde, Körfez’e hakim bir konumda, Orhan Camisi’nin bulunduğu Orhan Mahallesi’ni de kapsamına almaktadır. Antik Nicomedia nekropolünü de kapsayan bu bölgedeki İç Kale, dikdörtgen planlıdır. Kuzey cephesi dış surlara paralel, batı duvarı da kuzeyden güneye doğru uzanan surlara dik konumdadır. Burçlar dörtgen ve yuvarlak planlıdır. Bunlardan dörtgen burçlar düzgün taşlardan yapılmış ve bunların arasına iki veya daha fazla tuğla sırası yerleştirilmiştir. Buradaki tuğlalar 0.32 cm uzunluğunda, 3-4 cm. kalınlığındadır. Dörtgen burçlar birbirlerinden farklı ölçülerde olup, 7.00x4.00 m.; 6.00x7.00 m.; 8.00x500 m. ölçülerindedir. Yükseklikleri de 6-7 m.ye kadar ulaşmaktadır. Yuvarlak burçlar beyaz kesme taştan veya tamamen tuğladan yapılmışlardır. Bunların da yükseklikleri 6-9 m.ye kadar ulaşmaktadır. Bu burçların arkasında yığma olarak yapılmış 4 m. yüksekliğinde, 20 m. uzunluğunda sur duvarları yapılmıştır. Yuvarlak burçların iki ayrı dönemde yapıldığı anlaşılmaktadır. Taşların bazıları beyaz, gri ve hardal sarısı rengindedir. Bunların da aralarına yer yer tuğlalar yerleştirilerek hareketlendirilmiştir.

Kaledeki son onarımlar Osmanlı döneminde yapılmıştır. Osmanlı dönemine ait taş işçiliği teknik olarak diğerlerinden ayrılmaktadır. Osmanlı döneminde daha çok surların güney tarafı elden geçirilmiştir.


Eskihisar Kalesi (Gebze)

Kocaeli Gebze ilçesi, Eskihisar Köyü’ndeki Eskihisar Kalesi deniz kıyısında dik yamaçlı bir tepe üzerinde limanı korumak amacı ile yapılmıştır. Kalenin kesin yapım tarihini gösteren bir kitabe bulunmamaktadır. Büyük olasılıkla bu kale Bizans döneminde yapılmıştır.

Eskihisar Kalesi’nden ilk kez Georgios Akropolite 1241 yılında söz etmiş, ardından Palekanon Savaşı nedeniyle de tarihte ismi geçmiştir. Latin İmparatorluğu’nun yöreye hakim olduğu dönemde bu kalenin isminden sık sık söz edilmiştir. O dönemde İznik İmparatoru III.İonidis Kocaeli yarımadasını ve buradaki kaleleri ele geçirmiştir. Bu olaylara göre, Eskihisar Kalesi’nin 1241 yılında var olduğu anlaşılmaktadır.
Eskihisar Kalesi ve surları üç aşamalı olarak yapılmıştır. Kalenin iç surları I.Manuel Komnenos (1143-1180) tarafından XII.yüzyılda; kalenin peçe duvarları İznik İmparatoru II.Ducas-Vatatzes (1222-1254) tarafından 1241’de; dış surlar ve güneydoğu köşesindeki burç Paleologoslar döneminde (1261-1453), yaklaşık 1300 yıllarında yapılmıştır.

Kalenin yapı üslubu Bizans Konenoslar dönemine (1081-1185) işaret etmektedir. Nitekim İstanbul Edirnekapı’daki Anemas Zindanları ile İmparator Manuel Komnenos’un (1148-1180) yaptırmış olduğu İstanbul surları işçilik yönünden Eskihisar’a çok yakın benzerlikler göstermektedir.

Mimari yönden incelendiğinde, Eskihisar Kalesi’nin iç ve dış olmak üzere iki bölümden meydana geldiği görülmektedir. Kale dikdörtgen plan şemasına sahip olup, dördü yarım daire, altısı da dörtgen kulelerle duvarları sağlamlaştırılmıştır. Kale girişi iki kule arasındadır. Bunun dışında üçü avluda, üçü de dış avluda olmak üzere altı kapısı daha bulunmaktadır. Bu kulelerin mazgalsız olarak yapılmış olmalarının nedeni de aydınlanamamıştır.

Kalenin yapımında kaba yontma taş ile tuğlalar kullanılmıştır. Duvar kalınlıkları 1.50-1.60 m. arasında değişmekte olup, duvarlarda bir sıra tuğla dizisini bir sıra taş dizisi izlemektedir. Duvarların bazı yerlerinde iki veya üç tuğla dizisinden sonra, bir sıra taş dizisinin yapıldığı da görülmüştür. Ayrıca taş sıralarının iki yanına dikine veya enlemesine yerleştirilmiş tuğlalarla da cephe hareketli bir görünüm kazanmıştır. Duvarların bazı bölümlerinde ise taş dizileri dört bir yandan tuğlalarla çevrelenmiştir. Özellikle Bizans İmparatorluğu’nun son dönemi olan Paleologoslar döneminde (1261-1453) ortaya çıkan bu tür duvar işçiliği İstanbul’da Blakerna Sarayı ile Edirnekapı surlarında da görülmektedir.

Eskihisar Kalesi’nde dış surlara iç surlar kadar önem verilmemiş bundan ötürü de yalnızca moloz taşlar kullanılmış, tuğlaya yer verilmemiştir. Paleologoslar döneminde yapıldığı sanılan dış surların büyük bir bölümü yıkılarak ortadan kalkmıştır.

Eskihisar Kalesi’nin doğu yönündeki ilk altı kule arasında uzanan sur duvarları avlu seviyesinden başlayarak kademe kademe yükselmiştir. Dış avlu duvarları arasında L harfine benzeyen kulelerin arası 30-60 m. arasında değişmektedir. Sur duvarları altıncı kulenin köşesinden doğuya yöneldikten sonra kuzeye doğru sert bir dirsek yaparak dönmektedir. Ardından yedinci kulenin doğusunda yeni bir dirsek daha yaparak batıya doğru uzanmış ve üçüncü kulenin kuzeybatı köşesinde sona ermiştir.

Eskihisar’ın İç Kalesi 30.00x63.00 m. ölçüsünde dikdörtgen planlıdır. Üç kulesi, iki kapısı ve bir de kumandan dairesinden meydana gelmiştir. Günümüze ulaşabilen kalıntılardan kulelerin dörtgen biçimde olduğu anlaşılmaktadır. Kumandan yeri olarak nitelenen yapı İç Kale’nin kuzeybatı köşesindedir. Bu yapı 16.00x10.00 m. ölçüsünde, dikdörtgen planlı ve iki katlıdır. Bu bölüm tonoz örtülü bir bodrumun üzerinde yükselmektedir. Kuzey yönü dışında kalan duvarlarda bazı pencereler olduğu da dikkati çekmektedir.

Eskihisar Kalesi’nin duvarları tuğla bezemelerle süslenmiş ve böylece hareketli bir dış görünüm elde edilmiştir. Kumandan dairesinin batı duvarında yuvarlak tuğlalardan oluşmuş bir motif bulunmaktadır. Burada iç içe geçmiş üç daire görülmektedir. Bunlardan ilkinde tuğlalar düz, ikincisinde dikine, üçüncüsünde yine düz bezemelidir. Küçük tuğla parçaları ile uçları doldurulmuş olan bir yıldız motifi de bu kompozisyonu tamamlamıştır. Ayrıca güneyde Bizans mimarisinde yaygın biçimde kullanılan gamalı haça benzer bir meander motifi de bulunmaktadır. Kalenin ana girişinin doğusundaki kulenin batı duvarında da yine tuğlalardan yapılmış üçgen motifi dikkati çekmektedir. Tabanı yukarıya doğru üçgen motifi şeklindeki bu bezeme kalenin diğer duvarlarında da yer yer görülmektedir.

Eskihisar Kalesi Kültür Bakanlığı tarafından 1995-2000 yılında onarılmaya başlanmış ve çevresinde de Kocaeli Müzesi Müdürlüğü tarafından kazılar yapılmıştır. Bu kazılarda sırlı sırsız Bizans keramikleri, kırık mimari parçalar, testiler, kabartma haç motifli kitabeler ele geçmiştir. Son yıllardaki çalışmalarda kalenin altında 8 sütunlu ve 15 kubbeli bizans sarnıcı ile kale çevresinde 1.025 seyirci kapasiteli tiyatro ortaya çıkarılmıştır.


Darıca (Daritzion) Kalesi (Gebze)

Kocaeli Gebze ilçesi Darıca’da bulunan bu kalenin Bizans dönemindeki ismi Daritsion’dur. Ancak eski isminin Tararion Kalesi olduğu kaynaklarda belirtilmiştir. Tarihte ilk kez ismini Palakanon Savaşları sırasında duyurmuştur. Yöre Osmanlıların eline geçince buraya Darıca Kalesi ismi verilmiştir. Bizans döneminde bu kalenin, önündeki iskeleyi koruma amaçlı bir karakol kalesi olarak yapıldığı sanılmaktadır.

Evliya Çelebi Seyahatnamesi’nde bu kale ile ilgili bazı bilgiler vermektedir: ”Lebi deryada dört köşe kalesi vardır. Kalenin limana hazır cihetinde bir kapısı vardır. Kalenin komutanı ve muhafızı yoktur. İçinde 20 civarında üzeri örtülü ev mevcuttur”. Evliya Çelebi’nin bu bilgisinden yola çıkarak kalenin Osmanlı döneminde kullanılmadığı ve içerisinde yalnızca bir mahalle olduğu anlaşılmaktadır.

Darıca Kalesi kıyıdan 200 m. yukarıda, sahile hakim bir sırt üzerinde yapılmıştır. Günümüze yalnızca kalenin küçük bir sur duvarı ile bir burcu gelebilmiştir. Kale içerisinden sahile inen gizli bir yer altı geçidi bulunmaktadır.

Kocaeli Kocaeli Kervansarayları


Pertev Mehmet Paşa Kervansarayı (Merkez)

Kocaeli Yeni Cuma Mahallesi’nde, eski İstanbul-Ankara Karayolunun yanında bulunan Pertev Mehmet Paşa Külliyesi’nin bir bölümünü oluşturan kervansaray, Pertev Mehmet Paşa’nın vasiyeti uyarınca Kethüdası Sinan Ağa tarafından Mimar Sinan’a yaptırılmıştır. Paşa’nın ölümünden sonra külliye ile birlikte 1572-1579 yıllarında yapılmıştır.

Kervansarayın duvar kalıntıları 1940’lı yıllara kadar gelmiş, ondan sonra da yok olmuştur. Y.Mimar Ali Saim Ülgen’den öğrenildiğine göre; kervansarayın cümle kapısı çift şekilde idi. Yapı güneybatı-kuzeydoğu yönünde dikdörtgen planlı idi. Dış duvarlarında on kagir dükkandan meydana gelen bir çarşı bulunuyordu. Kervansaray 25 ocaklı olup, üzeri ahşap bir çatı ile örtülü idi. Bu çatıyı üç sıra halinde altışardan on sekiz ahşap direk taşıyordu.


Çoban Mustafa Paşa Kervansarayı (Gebze)

Kocaeli Gebze ilçesi Gölcükönü Meydanı, Bağdat Caddesi ile Küçük Yazı Sokağı, Çömlekçi Bayırı ve Odunkapısı sokakları arasında bulunan Çoban Mustafa Paşa Külliyesi’nin bir bölümünü oluşturan kervansaray, Çoban Mustafa Paşa tarafından 1523-1524 yıllarında yaptırılmıştır.

Çoban Mustafa Paşa Camisi’nin karşısında, Bağdat Caddesi ile Küçük Yazı Sokağı’nda bulunan kervansaray dikdörtgen planlı bir yapıdır. Kervansaray aynı eksen üzerinde bir giriş mekanı, bunun iki yanında iki ayrı ahır bölümünden meydana gelmiştir. Ahır bölümleri arazi konumundan ötürü diğer yapıların daha altındadır.

Kervansarayın yapımında tuğla hatıllı moloz taş kullanılmıştır. Payelerle ikiye ayrılan kervansarayın girişi 2.40x5.10 m. ölçüsünde basık kemerlidir. Giriş bölümünün üzeri kubbe, diğer bölümler tonoz örtülüdür. Buradan yan duvarlarında birer ocağın yer aldığı kare planlı, kubbeli bir diğer mekana, oradan da ahırlara geçilmektedir. Simetrik plan düzenine göre yapılan ahırlar yuvarlak kemerlerle birbirlerine bağlı olup, dörder paye ile ikiye bölünmüştür.


Gebze Kervansarayı (Gebze)

Kocaeli Gebze ilçesinde Eski Çarşı’da bulunan bu kervansaray, çarşının büyük bir bölümünü kapsamaktadır. Kervansarayın planını Mimar Sinan çizmiş, yapımını Başhalifesi Hüssam Kalfa tamamlamıştır.

Kervansaray 1200 m2’lik oldukça geniş bir alanı kaplamaktadır. Kaynaklardan öğrenildiğine göre de 3000 insan, 2000 de atı barındırabilecek kapasitededir. Kervansaray moloz taş ve kesme taştan yapılmıştır. Dikdörtgen planlı olup, revaklı bir avlunun çevresinde hücreler ve ahır kısmı bulunmaktadır. Zamanla harap olan kervansaray fuzuli işgale uğramış, daha sonra Gebze Belediyesi tarafından bu işgale son verilmiştir.

Kocaeli Kocaeli Medreseleri


Çoban Mustafa Paşa Medresesi (Gebze)

Kocaeli Gebze ilçesi Gölcükönü Meydanı, Bağdat Caddesi ile Küçük Yazı Sokağı, Çömlekçi Bayırı ve Odunkapısı sokakları arasında bulunan Çoban Mustafa Paşa Külliyesi’nin bölümlerinden birisi olan medrese, Çoban Mustafa Paşa tarafından 1523-1524 yıllarında yaptırılmıştır.

Çoban Mustafa Paşa Külliyesi’nin güneydoğu kanadını oluşturan medrese, caminin solundaki Şeftali Kısığı Sokağı ile dış avlu arasında yer almaktadır. Klasik Osmanlı üslubunda yapılan, üç tarafı revaklarla çevrili medresenin üç ayrı giriş kapısı vardır. Bunlardan ikisi kuzey, diğeri de güney cephesindedir.

Medrese 15.00x10.40 m. ölçüsünde dikdörtgen planlı olup, baklava başlıklı sütunların oluşturduğu bir revak avluyu çepeçevre dolaşmaktadır. Bunların arkasında ise medrese hücreleri yer almaktadır. Medresenin tümü moloz taş ve tuğla duvarlı olup, on yedi hücresi bulunmaktadır. Bu hücreleri örten kubbeler tuğladandır. Medrese hücrelerinden daha görkemli olan dershane, kare planlı olup üzeri sekizgen kasnağın taşıdığı bir kubbe ile örtülüdür. Giriş kapısı üzerinde celi-sülüs yazılı bir kitabe bulunmaktadır. Bu kitabenin mealen anlamı şöyledir:

“Zamanın veziri Allah rızası için güzel bir medrese yapmıştı”.

Medresede bezemeye yer verilmemiştir. Orijinal yapımında da medresenin bezemelerinin olup olmadığı da kesinlik kazanamamıştır. Dış pencerelerin taş kakmalarla süslendiği kaynaklarda belirtilmişse de bunu kanıtlayacak izlere rastlanmamıştır. Dershane avlusunda bulunan kuyu üzerinde tavus kuşu motifi ile silik bir haç motifi görülmektedir. Bu da kuyu ağzının bir Bizans yapısından getirildiğine işaret etmektedir.

 

Kocaeli Kocaeli Türbeleri


Çoban Mustafa Paşa Türbesi (Merkez)

Çoban Mustafa Paşa Külliyesinin içerisinde bulunan Çoban Mustafa Paşa’nın Türbesi caminin güneyinde, diğer yapılardan bir duvar ile ayrılan hazirenin içerisinde bulunmaktadır. Türbe içerisinde yalnızca Çoban Mustafa Paşa’nın mezarı bulunmaktadır.Külliye 1523-1524 tarihleri arasında yapılmıştır. Çoban Mustafa Paşa 1579 tarihinde, Viyana Seferi sırasında ölmüş, Gebze’de ölümünden önce yapılan türbesine gömülmüştür.

Türbe Klasik Osmanlı Türbe Mimarisinin tipik örneklerindendir. Kesme taştan sekizgen planlıdır. Üzeri sekizgen bir kasnağın taşıdığı bir kubbe ile örtülmüştür. Bu kubbe küçük pandantifli olup üç sıra halinde mukarnas dizileri de kubbe ile eteğini oluşturulmuştur. Türbenin içerisi alt sıra pencerelerin üzerine kadar çinilerle kaplanmıştır. İç mekan giriş cephesi dışında altlı üstlü her kenarda ikişer pencere ile aydınlatılmıştır. Bunlardan alt sıra pencereler mermer söveli ve dikdörtgen, üst sıra ise sivri kemerli alçı şebekelidir.
Türbenin girişi zemindn0.75 m. yükseklikte bir girişi vardır. Üzeri ayaklar ve türbe duvarı arasındaki kirişlere atılmış eğimli bir çatı ile örtülmüştür. Türbe girişi kırmızı ve beyaz renkte alternatif sıralamış taş dizileri ile görkemli bir görünümü vardır. Sivri kemerli, Bursa kemerli bir kapı ve kemerlerle giriş oluşturulmuştur.


Malkoçoğlu Mehmet Bey Türbesi (Gebze)

Kocaeli, Gebze ilçesinin güneyinde, Belediyenin arkasında bulunan Malkoçoğlu Mehmet Bey’in türbesi günümüze ulaşamamıştır. Eski İstanbul yolunun Gebze’ye giriş yolu üzerindeki mezarlığın yaklaşık otuz yıl önce ortadan kaldırılmasıyla birlikte bu türbe de yıkılmıştır.Ancak mezarın yeri bilinmektedir.

Türbe açık kümbet şeklinde olup kitabesi Halil Edhem tarafından yayınlanmış, rölövesi de Y.Mimar Hasan Ergezen tarafından çizilmiştir. Kitabesi günümüze gelememiş, çalınmıştır. Buna dayanılarak Malkoçoğlu Mehmet Bey türbesi hakkında bilgi sahibi olunmaktadır. Kitabesine dayanılarak türbe, İstfafanos isimli bir Bizanslı tarafından yaptırılmıştır.

Türbe 6.00x6.00 m. ölçüsünde kare planlı bir yapı olup üzeri Osmanlı Mimarisinde ender görülen sivri bir külahla üzeri örtülmüştür.Türbenin köşelerinde L şeklinde yığma ayaklar, bunların ortasında ortasında birer mermer sütun yer almıştır. Sütunlar ve ayaklar yuvarlak kemerlerle birbirlerine bağlanmış, üzeri de tuğladan düz bir kasnak ve sivri konik külahla örülmüştür.

Türbenin ortasındaki iki sandukadan biri 1385’de ölen Malkoçoğlu Mehmed Bey’in, diğerinin kim ait olduğu bilinmemektedir. Türbeyi Mehmet Bey’in babası Malkoçoğlu yaptırmıştır.


İlyas Çelebi Türbesi (Gebze)

Kocaeli, Gebze ilçesi, Menzilhane Mahallesi’nde İlyas Çelebi Camisi’nin avlusunda bulunan Türbe, XIV. Yüzyılın ilk yarısında yaptırılmıştır. Uzun süre içerisinde pek çok onarıma uğraya türbe orijinal durumunu yitirmiştir. Türbe içerisindeki bir kitabeden İlyas Çelebi’nin torunlarından Şıkk-ı Evvel Defterdar Hasan Bey’in cami ile birlikte türbeyi de 1776’da onardığı öğrenilmektedir.


Horasanlı Şeyh Kudbeddin Çelebi Türbesi (Gebze)

Kocaeli, Gebze ilçesinde, Çarşısı içerisinde Horasanlı Şeyh Kudbeddin’in türbesi bulunmaktadır. Kudbeddin Bey Gebze kadısı Feyzullahzade Kemalettin Bey’in oğludur. Türbenin ne zaman ve kimin tarafından yaptırıldığı kesinlik kazanamamıştır. Yaygın bir söylentiye göre Şeyh Kudbeddin Timur’un orduları ile birlikte Anadolu’ya gelmiş ve Gebze’de ölmüştür.

Selçuklu Türbeleri üslubundaki türbenin XIV-XV yüzyılda yapıldığı mimari üslubundan anlaşılmıştır. Moloz taştan kare planlı olarak yapılmış, üzeri de basık bir kubbe ile örtülmüştür. Türbenin altında mumyalığı vardı. Türbenin kuzey girişinde kapısı ve diğer kenarlarda da birer penceresi bulunuyordu.

Türbe, İsmet Paşa Caddesinin 1070 yılında açılışı sırasında yıkılarak ortadan kaldırılmıştır.


Kadı Feyzullah Bey Türbesi (Gebze)

Kocaeli Gebze ilçesinin güneydoğusunda E-5 karayolunun kenarında bulunan türbenin yapım tarihi bilinmemektedir. Feyzullah Bey’in 1451 yılında ölümünden sonra ailesi tarafından yaptırılmıştır. Büyük olasılıkla da büyük torunu Kudbeddin Çelebi tarafından yaptırılmıştır.

Türbe moloz taştan yapılmış olup 13.50x15.95 m. ölçüsünde dikdörtgen planlıdır. Türbenin üzeri ahşap bir çatı ile örtülüdür.Yakın tarihlerde Gebze Belediyesi tarafından onarılmıştır.


Akçet Dede Türbesi(Gebze)

Kocaeli Gebze ilçesi Denizli Köyü’ne yaklaşık 2 km. uzaklıkta Akçet Dede Türbesi bulunmaktadır. Akçet Dede’nin kim olduğu konusunda bir bilgi bulunmamaktadır.

Türbe kare planlı olup Erken Osmanlı döneminde yapıldığı sanılmaktadır. Üzeri piramidal konik bir çatı ile örtülüdür. Çeşitli dönemlerde yapılan onarımlarla özelliğini yitirmiştir.


Sultan Baba Türbesi (Gölcük)

Kocaeli Gölcük ilçesi, Değirmendere Örçün Köyü’nde bir tepe üzerinde bulunan Sultan Baba Türbesi’nin Osmanlı dönemine ait olduğu sanılmaktadır. Sultan Baba Halveti Tarikatı’nın Şemsi kolunun bir üyesidir. Türbe içerisindeki sandukada 1787 yılına ait bir berat bulunmaktadır.

Türbenin girişinde bir de haziresi bulunmakta olup, buradaki en eski mezar taşı 1879 tarihlidir. Moloz taştan yapılan türbenin mimari bir özelliği bulunmamaktadır. Dikdörtgen planlı türbenin iki uzun kenarında dikdörtgen söveli ikişer penceresi vardır. Üzeri ahşap bir çatı ile örtülüdür. Değişik dönemlerde yapılan onarımlar nedeniyle özelliğinden uzaklaşmıştır.


Kenthaber Kültür Kurulu

Fotoğraf, www.kocaeli.gov.tr adresinden alınmıştır.

Kocaeli Kocaeli Sivil Mimari Örnekleri


Kocaeli’nde XIX.yüzyıldan günümüze gelen ve Osmanlı yaşam biçimini yansıtan sivil mimari örnekleri bulunmaktadır. Özellikle eğimli yamaçlarda eski mahalleler yer almakta, kıyı boyunca ise yeni yapılanma ile karşılaşılmaktadır. XVII.yüzyılda Kocaeli’nin bir ticaret merkezi olduğu bilinmektedir. Evliya Çelebi burasını “…mamur âbâdan bir şehri muazzam” diye tanımladıktan sonra: “ Şehrin bütün evleri yüksek tepeler üzerinde yapılmış olup, kıble tarafında denize bakar. Sokakları baştan başa beyaz taş ile kaldırım döşelidir. Evler arkalarını dağlara yaslamıştır. Dağların üzeri bağlardır.” Demektedir. Ardından şehirde 3.500 görkemli birkaç katlı, bahçeli ve üzeri kırmızı kiremit evler olduğunu belirtmiştir.

Nahit Sıtkı Örik 1930’lu yıllarda İzmit’i gezmiş ve şehirdeki dar ve dik yollardan, bir yüz yıllık eski evlerinin görülmeye değer olduğuna değinmiştir: “Denizden İzmit’in manzarası cidden güzel. Yüksek bir tepenin zirvesinden başlayarak deniz kıyılarına inen, çoğu bahçeli ve hemen hemen hepsi ahşap evleri ile biraz da Beykoz’u hatırlatmıyor değil. Daha vapurda iken işte, Portakal Hafız’ın 40 odalı konağı diye gösterilen cesim bina başta olmak üzere, geniş bahçeli konaklar ve konak yavruları hep o eski zenginlik zamanının gittikçe harap olmuş yadigarlarıdır”.

Eski Kocaeli yerleşimi Orhan Tepesi’ndeki İç Kale çevresine, yamaçlara ve az eğimli taraçalar halinde düzlüklere kurulmuştur. Şehrin bu bölümü tamamen sivil mimari örnekleri ile kaplıdır. Çoğunlukla bunlar dar ve yokuşlu, ortasından kirli suların aktığı kanallar bulunan Arnavut kaldırımı sokaklar boyunca yolun iki tarafına sıralanmışlardır. Evlerin yapı malzemesini genellikle ahşap meydana getirmiştir. Bahçe içerisindeki evlerin alt katları kagir, üst katları bağdadi tekniğinde sıvalıdır. Ayrıca pencereler, çıkmalar ve büyük balkonlarla bu evler dışarıya doğru açılmışlardır.

Kocaeli’ndeki sivil mimari örneklerinin en önemlileri Kapanca Sokak ve çevresindedir. XIX.yüzyılın ikinci yarısına tarihlenen bu evlerden 18’i koruma altına alınmıştır.

Kocaeli evlerinin konak tipi büyük yapıları da bulunmaktadır. Bu konaklar harem ve selamlık olmak üzere iki ayrı bölümden meydana gelmiştir. Bazı konakların selamlığında yağlıboya resimlerle ampir ve barok üslupta bezenmiş odalar, alçı bezemeli kubbeli ve ahşap nişli mihraplar bulunmaktadır.

Yakın zamanlara kadar Kocaeli’nde özelliğini koruyan bu evlerin büyük bir kısmı yeni yapılanma sırasında daha önce tescil edilmediklerinden yıkılmışlardır. Bugün bu evler Edmond Naumann, Prof.Dr.Süheyl Ünver’in resimlerinde görülmektedir. İzmit evlerinden en önemlileri Gümüşoğlu Konağı (Saatçi Ali Efendi Evi), Akköseoğlu Evi, Portakal Hafız Konağı, Kemal Öz Konağı ve Sırrı Paşa Konağı’dır. Bunun yanı sıra Kocaeli’nde XIX.yüzyılda yapılmış, batı mimarisi üslubunda yapılar da bulunmaktadır. Bunların başında da taş bir yapı olan Fransız Ruhban Okulu, Kocaeli Gar Binası ve Savcılık Binası gelmektedir.

Kocaeli Evleri doğa ile bütünleşmiştir. Özellikle bu yapıların yukarı sürmeli, dört bölmeli dikdörtgen pencereleri belirli bir düzen içerisinde evlerin ve konakların bütün yüzünü kaplamaktadır. Bunların üzerinde vitraylı pencereler saçak hattının altında sıra halinde dizilmiştir. İklimden ötürü de dış cephelerde sağır bölümlere çok az yer verilmiştir. Evlerin üzerini kiremitli beşik çatılar örtmüştür.

Kocaeli Gölcük ilçesindeki Saraylı, Osmanlı döneminde kurulmuş bir köydür. Bu köy içerisinde XIX.yüzyıl mimarisini yansıtan evler bulunmaktadır. Bu evlerin alt katlarında Roma döneminden kalma mimari parçalar kullanılmıştır. Saraylı evleri bağdadi ve ahşaptan yapılmış olup, Osmanlı konak mimarisini günümüze en güzel şekli ile yansıtmaktadır.

Gölcük Değirmendere Eski Yalı Mahallesi yaklaşık yüzyıllık bir geçmişi yansıtan sivil mimari örnekleri koruma altına alınmıştır. Buradaki Değirmendere Evi bir süre kütüphane ve sanat evi olarak kullanılmış olup, günümüzde Belediye binası olarak kullanılmaktadır.

Kocaeli Gebze ilçesinde de Türk yapı sanatını yansıtan evler bulunmaktadır. Bu evlerin şahnişleri, cumbaları, çıkmaları ve geniş saçakları ile kendine özgün bir konumları vardır. Gebze evlerinin en belirgin özelliği alt katlarının ağaç hatıllarla takviye edilmiş kagir ve taş yapılar oluşudur. Bu evlerin içerisinde ahşap merdivenlerle çıkılan ikinci katlar çoğunlukla ahşap olmakla beraber, yer yer tuğlalardan da yararlanılmıştır. Yaşamın büyük bölümünün geçtiği ikinci katlarda, ortada sofalar ve onların çevresinde de odalar sıralanmıştır. Aydınlatmayı sağlayan pencerelerden alt sıradakiler ince uzun dikdörtgen olup, üst sıralara alçıdan kafa pencereleri yerleştirilmiştir. Evlerin bezemesinde ağaç işçiliğinin yanı sıra renkli resimler de kullanılmış ancak, bunların büyük çoğunluğu yıkılarak günümüze gelememiştir.

Gebze evlerinin karakteristik örneklerinden Çoban Mustafa Paşa Külliyesi’nin yanı başındaki Dursune Nine’nin evi 1970 yılında çökmüş ve ortadan kalkmıştır. İki katlı olan bu ev Kocaeli’nde Osmanlı sivil mimarisinin ilginç örneklerinden biri idi. Dışa açılan pencereleri, demir taklidi ahşap parmaklıkları, ocaklı odaları ve barok bezemesi ile tanınmış bir ev idi. Bu arada yine Çoban Mustafa Paşa Külliyesi’nin çevresinde, İbrahim Ağa Caddesi’ndeki evler de yıkılmış ve yerlerine beton bloklar yapılmıştır.

Kocaeli’nde günümüze gelebilen sivil mimari örnekleri

Saatçi Veli Efendi Konağı (Merkez)

Kocaeli Veli Ahmet Mahallesi’nde, Alacamescit Gümüşlü Sokağı’nda bulunan Saatçi Veli Efendi Konağı diye tanınan bu yapı 1774 yılında yapılmıştır. XVIII.yüzyılın Türk sivil mimari örneklerinden olan bu konak, ağaç işleri, kalem işleri ve mimari yapısı ile döneminin örneklerinden birisidir.

Konağın bodrum katı kagir, diğer iki katı ahşap olarak yapılmıştır. Bodrum katı kayagan taşı ile döşenmiştir. Tavanı ahşap kaplamalıdır. Zemin katında sofa etrafında üç oda, mutfak ve yarı gömme bir balkon bulunmaktadır. Üst katta ise biri başoda olmak üzere sofaya açılan üç odası vardır. Konağın oda ve sofalarının duvarları bitkisel ve geometrik kalem işi ile bezelidir.

Saatçi Ali Efendi Konağı Kültür Bakanlığı tarafından kamulaştırılmış ve onarılmıştır. Bundan sonra Kültür Bakanlığı’nca Etnoğrafya Müzesi olarak 1987’de ziyarete açılmıştır.


Osman Hamdi Bey Evi (Gebze)

Kocaeli, Gebze İlçesi Eskihisar Köyü’nde 1884 yılında yaptırdığı, yaşamının bir bölümünü geçirdiği, I. Dünya Savaşı’nda bir süre karargah komutanına tahsis edilen, İsmet İnönü’nün Kurtuluş Savaşı sırsında birkaç gün kaldığı, Atatürk’ün de 1933 yılında geldiği köşk, Kültür Bakanlığı tarafından 1966 yılında kamulaştırılmış, 29 Eylül 1987 yılında da Osman Hamdi Bey Evi ve Müzesi olarak açılmıştır.

Osman Hamdi Bey Eskihisar’ı babasının Gebzede’ki konağında iken küçük yaşlarda tanımış, sonraki yıllarda, deniz kıyısındaki köşkü, resimhane, kayıkhane ve müştemilat binalarını kendisi çizerek 1884’de yaptırmıştır. İki katlı bu köşkün giriş katındaki ahşap kapılarını 1901-1903 yıllarında tabloları kadar değerli resimlerle süslemiştir.

Osman Hamdi Bey Köşkü iki katlı ahşap bir yapıdır. Sekiz odası olan ev taş temeller üzerine ahşap malzeme ile yapılmıştır. Köşkün denize yönelik ahşap direkli bir verandası ve onun üstünde bir balkonu bulunmaktadır. Üzeri kırma çatı ile örtülüdür. Yalının mutfak, çamaşırhane, kiler, hizmetçi odası, banyo ve tuvaleti bulunmaktadır.

1982 yılına kadar hiç onarım görmeden ayakta kalabilen yalının kapıları resimlerle süslenmiş durumdadır. Kapılardaki süslemeler, Osmanlı süsleme sanatının günümüze yansıyan en güzel, en canlı örneklerini teşkil etmektedir


Sırrı Paşa Konağı (Merkez)

Kocaeli Hacı Hasan Mahallesi, Yeni Çeşme Sokak’ta İzmit ve Körfez’e hakim konumdaki konak İzmit Mutasarrıfı Sırrı Paşa tarafından yaptırılmış XIX.yüzyıla ait sivil mimari örneklerindendir.

İki katlı konağın yüksek bahçe duvarlarında kullanılan taşlardan bir bölümü antik yapı kalıntılarına aittir. Konağın İç Mekan duvar bezemelerinin Dolmabahçe Sarayı’nın restorasyonu için gelen Batılı ressamlar tarafından yapıldığı ileri sürülmektedir.

Konak moloz taş ve bağdadi tekniğinde ahşaptan yapılmıştır. Harem ve selamlık olmak üzere iki ayrı bölümden meydana gelmiştir. Görkemli bir giriş kapısından avluya, oradan da ikinci kata çıkılmaktadır. Orta sofanın etrafında başoda ve ona açılan odalar sıralanmıştır. Odaların içerisinde yüklükler, nişler ve ocaklar bulunmaktadır.


Portakal Hafız Konağı (Merkez)

Kocaeli Hacı Hasan Mahallesi’nde bulunan Portakal Hafız Konağı XIX.yüzyıl sivil mimari örneklerindendir.

Taş temeller üzerine bağdadi tekniğinde ve ahşaptan yapılmıştır. İki katlı bir yapı olup, bahçe içerisindeki giriş kapısından bir taşlığa girilmektedir. Taşlığın iki tarafında mutfak, yemek odası ve kilerler vardır. Buradan çıkılan merdivenle bir orta sofaya, oradan da sofaya açılan odalara ulaşılmaktadır. Odalardan biri başoda olup, diğerlerinden daha büyük ve bezemelidir. Konağın dışa açılan ve cephe boyunca devam eden dikdörtgen söveli pencereleri bulunmaktadır. İç kısmında tavanları bezemeli olup, dolap, niş ve kapılarında ağaç işçiliğinin güzel örnekleri uygulanmıştır.


Demirciler Konağı (Gebze)

Kocaeli Gebze ilçesi Demirciler Köyü’nde bulunan bu konak XIX.yüzyıl örneklerindendir. Taş temeller üzerine bağdadi tekniğinde ahşap bir yapıdır. Kalem işleri ve bezemeleri ile dikkat çekmektedir.


Pempe Köşk (Merkez)

Kocaeli Yukarı Pazar Mevkii’nde bulunan Pembe Köşk XX.yüzyılın başlarında yapılmıştır. Üç katlı olan köşkün birinci katına dıştan taş bir merdivenle çıkılmaktadır.

Giriş holünün iki tarafına odalar sıralanmış, buradan da bir merdivenle diğer katlara çıkılmaktadır. İkinci ve üçüncü katın planları birbirinin eşi olup, ortada bir sofa ve bunun çevresindeki odalardan meydana gelmiştir. Kagir olan bu yapı bütün cephe boyunca sıralanmış dikdörtgen pencereleri ile tamamen dışa dönüktür. Bu pencereler günümüzde pek az örneği olan giyotin pencerelerdir.

Kocaeli Valiliği tarafından kamulaştırılarak onarılan bu köşk İzmit’in sivil mimarisini yansıtan en güzel örneklerden birisidir. Onarım sırasında yapının iç ve dışındaki ahşap bölümleri, ağaç işçiliği olduğu gibi korunmuştur.


Kaiser Wilhelm Köşkü (Körfez)

Kocaeli Körfez ilçesi Hereke beldesinde bulunan eski Sümerbank Dokuma ve Hali Fabrikası sınırları içerisindeki bu köşk Alman İmparatoru II.Wilhelm’in İstanbul-İzmit demiryolunun açılışında İzmit’e geldiğinde kalabilmesi amacı ile yaptırılmıştır. İtalyan Mimar Raimondo d’Aranco tarafından yaptırılmıştır.

Köşkün mimari parçaları ve detayları Yıldız Sarayı’nda hazırlanmış ve bu parçalar Hereke’de daha önce hazırlanmış taş temeller üzerine oturtularak monte edilmiştir. Tek katlı olan köşk, geniş bir salon ve bunun çevresindeki odalardan meydana gelmiştir. İzmit Körfezi’ne yönelik cephesine dikdörtgen pencereler sıralanmıştır. Köşkün üzeri ahşap kiremitli bir çatı ile örtülmüştür.


Redif Dairesi (Merkez)

Kocaeli il merkezinde bulunan Redif Dairesi’ni İzmit Mutasarrıfı hasan Paşa 1863 yılında yaptırmıştır.

Osmanlı döneminde Yedek Subaylar için yaptırılmış olan Redif Dairesi yarı kagir kışla tipinde bir yapıdır. Yapının girişinin üzerinde dışarıya sütunların taşırılmış bir balkonu bulunmaktadır. Girişten sonra dikdörtgen planlı yapının boyunca uzanan koridorlar ve bunların çevresinde odalar bulunmaktadır. Cephe boyunca yapının bütününe altlı üstlü dikdörtgen pencereler sıralanmıştır. Redif Dairesi’nin iç mekan tavanları XIX.yüzyıl bezemeleri ile süslüdür.

Yapının üzeri ahşap bir çatı ile örtülüdür.

 

Kocaeli Kocaeli Doğal Güzellikleri


Sapanca Gölü (Merkez)

İzmit Körfezi’nin doğusunda Adapazarı Ovası ile Düzce ve Bolu ovaları gibi tektonik çukurlar dizisinin batı-doğu doğrultusundaki kırık fay hattının batısında yer alan Sapanca Gölü’nün su toplama alanı 250 km2, yüzölçümü 47 km2’dir. Gölün deniz seviyesinden yüksekliği 32 m.dir. Kuzeyde yaklaşık 300 m. yüksekliğinde bir plato, güneyde de Samanlı dağları ile çevrilidir.

Sapanca Gölü’nün büyük bölümü Sakarya ilinde, batı kesimi de Kocaeli’nin sınırları içerisinde bulunmaktadır.

İzmit Körfezi’nden Büyükderbent isimli alçak bir eşikle ayrılan göl çukurunun doğu ve batı ucu Alivyon birikmeleri sonucunda gittikçe küçülmektedir. Bunun yanı sıra güneydeki Samanlı Dağları’ndan inen ve gölü besleyen küçük derelerin getirdiği birikintilerle kıyıda bir şerit meydana gelmiştir. Bu birikintilerin düzenli biçimde ilerleyişi gölün batı kesimini de daraltmaktadır. Samanlı dağları’ndan inen akarsuların yanı sıra yağmur ve kar suları ile dipteki su kaynakları gölü beslemektedir. Gölün fazla suları kuzeydoğudaki Çark Suyu’nun aracılığı ile Sakarya Nehri’ne boşalmaktadır.

Gölün İlkbaharda suları yükselmekte, Sonbahar aylarında da en alçak düzeye inmektedir. Gölde yayın, turna, alabalık, tatlısu kefali, sazan ve kerevit gibi su ürünleri bulunmaktadır.


Kaplıcalar ve İçmeler

Yeniköy Yazlık Ilıcası (Gölcük)

Kocaeli Gölcük ilçesinin 15 km. güneyinde Yeniköy’de bulunan Yazlık Ilıcası denize 3 km. uzaklıktadır.

Bu ılıcanın suyu 40 C sıcaklıkta olup, cilt hastalıklarına iyi gelmektedir.




Maşukiye Şifalı Suyu (Merkez)

Kocaeli Maşukiye yakınlarında Kartepe eteklerinde bulunan Maşukiye şifalı suyu fundalıklar arasından çıkmakta olup, denizden 50 m. yüksekliktedir.

Suyun sıcaklığı 20 C olup, cilt ve mide hastalıklarına iyi gelmektedir. Aynı zamanda burada orman içerisinden çıkan derenin oluşturduğu çağlayanların çevresi piknik alanı olarak kullanılmaktadır.


Soğuksu Şifalı Suyu ve Piknik Alanı (Merkez)

Kocaeli Bahçecik beldesinde bulunan Soğuksu Şifalı Suyu mide rahatsızlıklarına iyi gelmektedir. Ayrıca İzmit Körfezi’ne hakim olması nedeniyle de yörenin önemli bir piknik alanıdır.


Akpınar Suyu (Merkez)

Kocaeli Akpınar Köyü’nde bulunan Akpınar Suyu ve mesire alanı, Orman Bakanlığı Milli Parklar Genel Müdürlüğü’nce milli park olarak tescil edilmiştir. Bu mesire yerinin içerisinde Akpınar Suyu piknik ve mesire alanı bulunmaktadır.


Kartepe (Merkez)

Kocaeli’nin güneydoğusunda bulunan Kartepe’nin yüksekliği 1606 m.dir. İlin dağ turizmi yönünden önemli bir bölgesi olup, kış sporları yapıldığı gibi aynı zamanda da mesire yeridir.

Çevresi çam, kayın ve ıhlamur ağaçları ile kaplıdır. Ayrıca burada küçük göller de bulunmaktadır. Bu göllerde alabalık yetiştirilmektedir.




Beşkayalar Tabiat Parkı (Merkez)

Kocaeli Yuvacık beldesi yakınlarında bulunan Beşkayalar Tabiat Parkı, Soğuk Dere ve Sıcak Derenin birleştiği vadide yapılan Yuvacık Barajı çevresindedir.

Baraj çevresinde alabalık çiftlikleri ve zengin bir bitki örtüsü bulunmaktadır. Aynı zamanda vadi kanyon konumundadır. Mesire yeri olmasının yanı sıra yörenin trekking alanlarından birisidir.


Ballıkayalar Vadisi (Gebze)

Kocaeli Gebze ilçesi, Tavşanlı Köyü’ndeki Balıklayalar Vadisi 1,5 km. uzunluğunda, 40-80 m. genişliğinde bir vadidir. Dağ sporları yönünden önemli bir merkez olup, “Tabiat Parkı ve Doğal Sit Alanı” olarak ilan edilmiştir.

Ballıkayalar Vadisi kireç taşlarının erimesi sonucu gelişen jeomorfolojik şekilleri ile karstik bir boğazdır.



Çenesuyu (Derince)

Kocaeli derince ilçesinin kuzeyinde bulunan Çenedağı yörenin en yüksek dağıdır. Kocaeli’nin ünlü Çenesuyu bu dağın kuzeyindeki bir vadiden kaynaklanmaktadır.

Kocaeli’nin Roma egemenliği döneminde İmparator Severius Alexander, Nicomedia'ya M.S. 238 yılında gelmiş, bu gelişi nedeniyle mermer bir yazıt dikilmiş ve adına sikke basılmıştır. İmparatorun annesi Ivlia Namea, Alexander’in öldürülmesinden sonra burada kalmış ve bütün servetini kentteki mabetlere adamıştır. Bu arada Çenesuyunun kollarından olan ve sonradan Kilisecik Suyu denilen su tesislerini yaptırmıştır.

Çenesuyu İzmit ile özdeşleştirilmiştir. Sultan Abdülaziz onuruna buradaki saray yapılırken avlu kapısının üzerine İzmitli Şair Saffet tarafından 22 dizelik bir kaside yazılmıştır. Bu kasidede Çenesuyu’ndan da söz edilmiştir.


Çınarlı Dere (Derince)

Kocaeli Derince ilçesinin kuzeyindeki dağlık alanda bulunan Çınarlı Dere yörenin mesire yerlerinden birisidir. Dere çevresi ağaçlık alandır.


Başdeğirmen Mesire Alanı (Karamürsel)

Kocaeli Karamürsel ilçesi Karapınar Köyü’ndeki Başdeğirmen Akçat ve Karapınar derlerinin birleştiği yerdedir. Başdeğirmen Mesire Alanı 180.000 m2’lik bir alanı kaplamaktadır. Mesire alanında başta Suludere olmak üzere küçük dereler ve büyük boyda çınar ağaçları bulunmaktadır. Buradaki 225 yıllık tarihi bir çınar yöreyi simgelemektedir. 1912 yılında mübadele sonucu Rumeli’den buraya göç eden Baş ailesi tarafından satın alınmış ve vadiye iki su değirmeni yapılmıştır. Daha sonra bu vadinin çevresinde kalabalık bir yerleşim oluşmuştur.

Günümüzde Samanlı Dağları’ndan beslenen Suludere’nin çevresinde turistik tesisler bulunmaktadır.


Kerpe (Kandıra)

Kocaeli Kandıra ilçesine 10 km. uzaklıktaki Kerpe Köyü’nde bulunan ilin Karadeniz kıyısındaki doğal limanıdır. Buradaki kayalıklar dalga gücü ile oyulmuş ve kıyıda ilgi çekici doğal görünümler oluşturmuştur. Ayrıca çevresi ormanlıktır.

Küçük balıkçı tekneleri ve deniz araçlarını barındıran limanı yakın tarihlerden itibaren önemli bir turizm merkezi haline gelmiştir. Kerpe’nin doğal koyları, 150 m. uzunluğunda kumsalı bulunmaktadır.


Kefken Adası (Kandıra)

Kocaeli Kandıra ilçesine 20 km. uzaklıktaki Kefken, ilin Karadeniz kıyısındaki tek adasıdır.Adanın yüzölçümü 0.11 km2 olup, kıyı uzunluğu 1.7 km.dir.Genellikle kayalık olan bu adaya Karadeniz’de fırtınaya yakalanan gemiler ve balıkçı tekneleri sığınmaktadır. Kefken’de kıyı güvenliği ve gemi kurtarması ile ilgili görevliler dışında yerleşim bulunmamaktadır. Ayrıca ada, sualtı balık avcılarının rağbet ettiği bir yerdir.


Darıca Kuş Cenneti ve Temalı Parkı (Gebze)

Kocaeli Gebze ilçesi Darıca’da bulunan, Darıca Kuş Cenneti ve Temalı Parkı Bayramoğlu'nda nesli tükenmekte olan hayvanların bakımını üstlenmek için1991 yılında kurulmuştur. 140.000 m2'lik alanı kaplayan parkta, 350 çeşit hayvan ve 250 çeşit bitki bulunmaktadır.

Darıca Kuş Cenneti ve Temalı Parkı, tropik merkez akvaryum, botanik bahçeleri ile çocuk oyun alanları ve kafeteryası ile bir bütün oluşturmaktadır.

 

Kocaeli Kocaeli Doğal Güzellikleri


Sapanca Gölü (Merkez)

İzmit Körfezi’nin doğusunda Adapazarı Ovası ile Düzce ve Bolu ovaları gibi tektonik çukurlar dizisinin batı-doğu doğrultusundaki kırık fay hattının batısında yer alan Sapanca Gölü’nün su toplama alanı 250 km2, yüzölçümü 47 km2’dir. Gölün deniz seviyesinden yüksekliği 32 m.dir. Kuzeyde yaklaşık 300 m. yüksekliğinde bir plato, güneyde de Samanlı dağları ile çevrilidir.

Sapanca Gölü’nün büyük bölümü Sakarya ilinde, batı kesimi de Kocaeli’nin sınırları içerisinde bulunmaktadır.

İzmit Körfezi’nden Büyükderbent isimli alçak bir eşikle ayrılan göl çukurunun doğu ve batı ucu Alivyon birikmeleri sonucunda gittikçe küçülmektedir. Bunun yanı sıra güneydeki Samanlı Dağları’ndan inen ve gölü besleyen küçük derelerin getirdiği birikintilerle kıyıda bir şerit meydana gelmiştir. Bu birikintilerin düzenli biçimde ilerleyişi gölün batı kesimini de daraltmaktadır. Samanlı dağları’ndan inen akarsuların yanı sıra yağmur ve kar suları ile dipteki su kaynakları gölü beslemektedir. Gölün fazla suları kuzeydoğudaki Çark Suyu’nun aracılığı ile Sakarya Nehri’ne boşalmaktadır.

Gölün İlkbaharda suları yükselmekte, Sonbahar aylarında da en alçak düzeye inmektedir. Gölde yayın, turna, alabalık, tatlısu kefali, sazan ve kerevit gibi su ürünleri bulunmaktadır.


Kaplıcalar ve İçmeler

Yeniköy Yazlık Ilıcası (Gölcük)

Kocaeli Gölcük ilçesinin 15 km. güneyinde Yeniköy’de bulunan Yazlık Ilıcası denize 3 km. uzaklıktadır.

Bu ılıcanın suyu 40 C sıcaklıkta olup, cilt hastalıklarına iyi gelmektedir.




Maşukiye Şifalı Suyu (Merkez)

Kocaeli Maşukiye yakınlarında Kartepe eteklerinde bulunan Maşukiye şifalı suyu fundalıklar arasından çıkmakta olup, denizden 50 m. yüksekliktedir.

Suyun sıcaklığı 20 C olup, cilt ve mide hastalıklarına iyi gelmektedir. Aynı zamanda burada orman içerisinden çıkan derenin oluşturduğu çağlayanların çevresi piknik alanı olarak kullanılmaktadır.


Soğuksu Şifalı Suyu ve Piknik Alanı (Merkez)

Kocaeli Bahçecik beldesinde bulunan Soğuksu Şifalı Suyu mide rahatsızlıklarına iyi gelmektedir. Ayrıca İzmit Körfezi’ne hakim olması nedeniyle de yörenin önemli bir piknik alanıdır.


Akpınar Suyu (Merkez)

Kocaeli Akpınar Köyü’nde bulunan Akpınar Suyu ve mesire alanı, Orman Bakanlığı Milli Parklar Genel Müdürlüğü’nce milli park olarak tescil edilmiştir. Bu mesire yerinin içerisinde Akpınar Suyu piknik ve mesire alanı bulunmaktadır.


Kartepe (Merkez)

Kocaeli’nin güneydoğusunda bulunan Kartepe’nin yüksekliği 1606 m.dir. İlin dağ turizmi yönünden önemli bir bölgesi olup, kış sporları yapıldığı gibi aynı zamanda da mesire yeridir.

Çevresi çam, kayın ve ıhlamur ağaçları ile kaplıdır. Ayrıca burada küçük göller de bulunmaktadır. Bu göllerde alabalık yetiştirilmektedir.




Beşkayalar Tabiat Parkı (Merkez)

Kocaeli Yuvacık beldesi yakınlarında bulunan Beşkayalar Tabiat Parkı, Soğuk Dere ve Sıcak Derenin birleştiği vadide yapılan Yuvacık Barajı çevresindedir.

Baraj çevresinde alabalık çiftlikleri ve zengin bir bitki örtüsü bulunmaktadır. Aynı zamanda vadi kanyon konumundadır. Mesire yeri olmasının yanı sıra yörenin trekking alanlarından birisidir.


Ballıkayalar Vadisi (Gebze)

Kocaeli Gebze ilçesi, Tavşanlı Köyü’ndeki Balıklayalar Vadisi 1,5 km. uzunluğunda, 40-80 m. genişliğinde bir vadidir. Dağ sporları yönünden önemli bir merkez olup, “Tabiat Parkı ve Doğal Sit Alanı” olarak ilan edilmiştir.

Ballıkayalar Vadisi kireç taşlarının erimesi sonucu gelişen jeomorfolojik şekilleri ile karstik bir boğazdır.



Çenesuyu (Derince)

Kocaeli derince ilçesinin kuzeyinde bulunan Çenedağı yörenin en yüksek dağıdır. Kocaeli’nin ünlü Çenesuyu bu dağın kuzeyindeki bir vadiden kaynaklanmaktadır.

Kocaeli’nin Roma egemenliği döneminde İmparator Severius Alexander, Nicomedia'ya M.S. 238 yılında gelmiş, bu gelişi nedeniyle mermer bir yazıt dikilmiş ve adına sikke basılmıştır. İmparatorun annesi Ivlia Namea, Alexander’in öldürülmesinden sonra burada kalmış ve bütün servetini kentteki mabetlere adamıştır. Bu arada Çenesuyunun kollarından olan ve sonradan Kilisecik Suyu denilen su tesislerini yaptırmıştır.

Çenesuyu İzmit ile özdeşleştirilmiştir. Sultan Abdülaziz onuruna buradaki saray yapılırken avlu kapısının üzerine İzmitli Şair Saffet tarafından 22 dizelik bir kaside yazılmıştır. Bu kasidede Çenesuyu’ndan da söz edilmiştir.


Çınarlı Dere (Derince)

Kocaeli Derince ilçesinin kuzeyindeki dağlık alanda bulunan Çınarlı Dere yörenin mesire yerlerinden birisidir. Dere çevresi ağaçlık alandır.


Başdeğirmen Mesire Alanı (Karamürsel)

Kocaeli Karamürsel ilçesi Karapınar Köyü’ndeki Başdeğirmen Akçat ve Karapınar derlerinin birleştiği yerdedir. Başdeğirmen Mesire Alanı 180.000 m2’lik bir alanı kaplamaktadır. Mesire alanında başta Suludere olmak üzere küçük dereler ve büyük boyda çınar ağaçları bulunmaktadır. Buradaki 225 yıllık tarihi bir çınar yöreyi simgelemektedir. 1912 yılında mübadele sonucu Rumeli’den buraya göç eden Baş ailesi tarafından satın alınmış ve vadiye iki su değirmeni yapılmıştır. Daha sonra bu vadinin çevresinde kalabalık bir yerleşim oluşmuştur.

Günümüzde Samanlı Dağları’ndan beslenen Suludere’nin çevresinde turistik tesisler bulunmaktadır.


Kerpe (Kandıra)

Kocaeli Kandıra ilçesine 10 km. uzaklıktaki Kerpe Köyü’nde bulunan ilin Karadeniz kıyısındaki doğal limanıdır. Buradaki kayalıklar dalga gücü ile oyulmuş ve kıyıda ilgi çekici doğal görünümler oluşturmuştur. Ayrıca çevresi ormanlıktır.

Küçük balıkçı tekneleri ve deniz araçlarını barındıran limanı yakın tarihlerden itibaren önemli bir turizm merkezi haline gelmiştir. Kerpe’nin doğal koyları, 150 m. uzunluğunda kumsalı bulunmaktadır.


Kefken Adası (Kandıra)

Kocaeli Kandıra ilçesine 20 km. uzaklıktaki Kefken, ilin Karadeniz kıyısındaki tek adasıdır.Adanın yüzölçümü 0.11 km2 olup, kıyı uzunluğu 1.7 km.dir.Genellikle kayalık olan bu adaya Karadeniz’de fırtınaya yakalanan gemiler ve balıkçı tekneleri sığınmaktadır. Kefken’de kıyı güvenliği ve gemi kurtarması ile ilgili görevliler dışında yerleşim bulunmamaktadır. Ayrıca ada, sualtı balık avcılarının rağbet ettiği bir yerdir.


Darıca Kuş Cenneti ve Temalı Parkı (Gebze)

Kocaeli Gebze ilçesi Darıca’da bulunan, Darıca Kuş Cenneti ve Temalı Parkı Bayramoğlu'nda nesli tükenmekte olan hayvanların bakımını üstlenmek için1991 yılında kurulmuştur. 140.000 m2'lik alanı kaplayan parkta, 350 çeşit hayvan ve 250 çeşit bitki bulunmaktadır.

Darıca Kuş Cenneti ve Temalı Parkı, tropik merkez akvaryum, botanik bahçeleri ile çocuk oyun alanları ve kafeteryası ile bir bütün oluşturmaktadır.


Kenthaber Kültür Kurulu

Fotoğraflar, www.kocaeli.gov.tr, www.sabah.com.tr ve www.sapanca.edu tr adreslerinden alınmıştır.

Kocaeli Hypogaeum (Yer altı Mezar Odası) ve Tümülüsleri


Zeytinlik Hypogaeumu (Merkez)

Kocaeli’nin 1 km. kadar batısında Manastır Bayırı’nın en yüksek yerinde, Kırkmeşe-Zeytinlik Mevkii’nde temel kazısı sırasında (1968) dokuz odadan meydana gelen bir hypogaeum (yer altı mezar odası) ile karşılaşılmıştır. Hypogaeum Kocaeli’nin batı nekropolü alanı içerisinde bulunmaktadır. Mezar anıtı MÖ.IV.yüzyıla tarihlendirilmektedir. Günümüzde çevresine evler yapılmış ve Hypogaeum’un bir bölümü de tahrip edilmiştir.

Hypogaeum, meyilli bir arazi üzerinde doğu-batı yönünde uzanan tonoz örtülü mezar odalarından meydana gelmiştir. Anıtın üzerinde bir üst yapı altında da mezar odaları bulunmaktadır. Üst yapı 4.50x6.80 m. ölçüsünde büyük bir orta mekan ile önündeki giriş kısmından meydana gelmiştir. Burada bir koridorun çevresinde sekiz mezar odası bulunmaktadır. Bu odalar 2.40x1.30 m. ölçülerindedir. Koridor ise 4.00 m. uzunluğunda 1.30 m. genişliğinde yapılmıştır. Koridorun ve odaların yüksekliği yaklaşık 1.50 m. dir. Alttaki mezar odalarına üstteki odanın doğusunda bulunan bir kapaktan girilmektedir. Bu kapak dört parça halinde üst üste oturmuş yatay taş levhalardan meydana gelmiştir. Bu kapaktan iki basamakla inilen bir girişten sonra bir kapı ile karşılaşılır. Bu girişin sağ ve sol tarafında mezar odalarının kapakları görülmektedir.

Mermer kapıdan girilen koridor dikdörtgen planlı olup, iki tarafında karşılıklı ikişer mezar odası bulunmaktadır. Mezar odalarına koridordan giriş yine mermer kapaklarla sağlanmıştır. Merdivenin iki tarafında bulunan iki mezar odasının ise büyük bir kısmı yıkılmıştır.

Mezar odalarında yapı malzemesi olarak taş, tuğla ile onları birbirine bağlayan harç kullanılmıştır. Tonozlarda ise kare tuğlalara yer verilmiştir. Mezar odaları pembe renkteki bir sıva ile sıvanmış, koridora freskler yapılmıştır. Bunun üzerinde çok renkli ve çeşitli bitki motiflerinden meydana gelen süslemeler yapılmıştır. Yeşil kırmızı, mavi ve sarı renklerden meydana gelen bu fresklerin bir parçası da Kocaeli Müzesi’nde bulunmaktadır.


Kocaeli’nin Doğusunda Bulunan Hypogaeum (Merkez)

Kocaeli’nin doğusunda, Hastane Bayırı’nda bulunan bu hypogaeum da rastlantı sonucu su kanalı açmak için kazılırken bulunmuştur. Bu mezar anıtı MÖ.IV.yüzyıla tarihlendirilmektedir. Ne var ki, bu hypogaeum tamamen ortadan kaldırılmış, resmi ve planı çekilip çizilememiştir. Ancak kazı raporundan öğrenildiğine göre dikdörtgen şekilde bir plana sahiptir. Doğu yönündeki girişten, taş çerçeveli bir kapaktan içeriye girilmektedir. Bundan sonra beş basamaklı bir merdiven ile hypogaeumun içerisine girilmektedir. Hypogaeum’un içerisi tonoz örtülü olup, içerisi yer yer fresklerle bezenmiştir.

Bu hypogaeumun benzerlerine İstanbul’da Şehremini’de, İznik’te, Marmara Ereğlisi’nde rastlanmaktadır.

Bunların dışında Kocaeli Paç Mahallesi ile Bekir Deresi arasında uzanan Nekropol alanında ve Erenler Bayırı’nda 1979 yılında bir mezar odası daha ortaya çıkarılmıştır. Kocaeli Müzesi’nin yapmış olduğu kurtarma kazısı sırasında tonozlu bir girişten sonra bir mezar odası ile karşılaşılmıştır. Bu mezar odasında mermer bir lahit bulunmuştur.


Üçtepeler Tümülüsü (Merkez)

Kocaeli il merkezine 3 km. uzaklıkta, eski İstanbul yolu üzerinde , Kabaoğlu, Üçtepeler Köyü’nde tümülüsler ile karşılaşılmıştır. Bir kral ailesine ait olan bu tümülüsler yöreye ismini vermiştir. Tümülüsler içerisinde mermer lahitler ve ölü eşyaları bulunmuştur.

MÖ.III.-IV.yüzyıla tarihlendirilen bu tümülüslerden çıkarılan eserler Kocaeli Müzesi’nde bulunmaktadır.



Aytepe Tümülüsü (Merkez)


Kocaeli Aytepe Mevkii’ndeki alanda rastlantı sonucu ortaya çıkan bu tümülüs MÖ.III.-IV.yüzyıllara tarihlendirilmektedir.

Kırsal bir alanda bulunan tümülüsün blok taşlardan yapılmış, yuvarlak kemerli bir giriş kapısı bulunmaktadır. Bu kapıdan Dromos denilen bir girişe, oradan da üzeri tonozlu mezar odasına girilmektedir. Mezar odası içerisinde mermer bir lahit bulunmaktadır.

 

Kocaeli Kaynakça


D.Pogodin-F.Wulff, Nicomedia IRAF 1897, S.2, s.77-84;
Eviliya Çelebi Seyahatnamesi, (Çeviri:Zuhuri Danışman) İstanbul 1970, C.III;
C.Texier, Asie Mineure Description Geographique et Archéologique, Paris 1862;
Evliya Çelebi Seyahatnamesi (Türkçeleştiren:Zuhuri Danışman), İstanbul 1970, C.III, s.166-169;
Avni Öztüre, Nicomedia İzmit Tarihi, İstanbul 1969;
Sencer Şahin, Neufunde von Antiken İnschriften in Nikomedeia und in der Ungebung der Stadt, Münster 1974;
Bosvh Clemens, İzmit Şehrinin Muhtasar Tarihi, İstanbul 1937;
Rüstem Duyuran, “İzmit ve Silivri’de Yapılan Arkeolojik Araştırmalar 1948-1949” Türk Tarih Kurumu Belleteni, XV Ankara 1951;
Ali Saim Ülgen, “Pertev Mehmet Paşa’nın Eserleri Hakkında Mimari İzahat” Vakıflar Dergisi, Ankara 1940, s.241-143;
Erdem Yücel, “İzmit’te Sultanabdülaziz Sarayı” Türkiyemiz, İstanbul 1980, S.30, s.1-6;
Erdem Yücel, “İzmit’in Arkeolojisi” Sanat Dünyamız, İstanbul 1983, S.26, s.14-17;
Erdem Yücel, Kartacalı Hannibal, Bericap İstanbul 1992;
Erdem Yücel, Gebze ve Eskihisar, Gebze Rotary Kulübü, Gebze 1991;
Erdem Yücel, “İzmit’te Sultan Orhan Cami”, Türk Dünyası Araştırmaları Dergisi, İstanbul 1980, S.9, s.197-205;
Erdem Yücel, “Eskihisar’da Doğa mı? Liman mı?” Sanat Çevresi, İstanbul 1990, S.137;
Erdem Yücel, “Osman Hamdi Bey ve Müzesi”, Antik Dekor İstanbul 1990, S.8;
Nezih Fıratlı, İzmit Şehri ve Eski Eserleri Rehberi, İstanbul 1971;
Hakkı Acun, Anadolu Saat Kuleleri, Ankara 1994, s.27-28, Resim 42;
Gülgün Tunç, Taş Köprülerimiz, Karayolları Genel Müdürlüğü, Ankara 1978, s.176-177,196; İlknur Aktuğ, Gebze Çoban Mustafa Paşa Külliyesi, Kültür Bakanlığı, Ankara 1989;
Cahide Tamer, Gebze Çoban Mustafa Paşa Külliyesi Restorasyonu (1961-1970), Türkiye Turing ve Otomobil Kurumu Yayınları, İstanbul 1999;
Ayşen Aldoğan, “Gebze’de Çoban Mustafa Paşa Camii ve Memluk Etkili Bezemesi”, Türkiyemiz, İstanbul 1982, S.38, s.27-38;
Taner Aksoy, “Eskihisar Kalesi Kazı Çalışmaları”, Kültür ve Sanat Bülteni, Kocaeli Kültür Müdürlüğü, Kocaeli 2001, S.3, s.1-2;
F.Yavuz Ulugün, Kocaeli ve Çevresinde İnanç Turizmi, İzmit Rotary Kulübü, Kocaeli 2001;
H.Avni Dilbaz-Emel Ballık, Etnoğrafya Müzesi Saatçi Ali Efendi Konağı, İzmit Rotary Kulübü, Kocaeli 2001;
Rıfat Yüce, Kocaeli tarihi ve Rehberi, İzmit 1945;
Anonim, Dünden-Yarına Gebze, Gebze Ticaret Odası Yayını, Gebze 1993;


Kenthaber Kültür Kurulu

 

 

 






Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol